Biz bu filmi daha önce gördük
Kendilerinden öncekiler sanki hiç düşünememişler gibi, Türk Milletinin değerlerinden tavizler vererek terörün önleneceğini zannedenlerin ülkeyi ne hale getirdiğini ve açılım adıyla ne duruma geldiğimizi bütün açıklığıyla gördük. Bunların birlik ve beraberliğimize, tek bayrak, devlet, vatan, millet ilkesine ne kadar zarar verdiğine, terörü ne kadar tırmandırdığına, "yanılmışız" dendikten sonra üstesinden gelebilmek için de ne kadar ağır bedel ödediğimize şahit olduk. Bu bedeli ödemeye de devam ediyoruz.
Huylu huyundan vazgeçemiyor
Belediye yönetimlerine kayyum atandıktan sonra, bunlardan bazılarının girişlerindeki Kürtçe tabelalar, çok isabetli bir kararla kaldırıldı ve belediyelere Türk bayrakları asıldı. Ancak İçişleri Bakanı tarafından, Kürtçeyle sorun olmadığı, işgüzarlık yapıldığı gerekçesiyle, Kürtçe tabelanın yeniden takılması emri verilmiş.
Kürtçeyle bir sorun yoktur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmi dili Türkçedir. Bu bir anayasa hükmüdür. Belediye de resmi bir kurumdur. Resmi kurumun kapısında T.C. ibaresi bulunur ve kurumun adı, her ne olursa olsun, Türkçe yazılır. Bu bir işgüzarlık değil, zorunluluktur. Şimdi hem T.C. yok, hem de Kürtçe yazı var. Yetmiyormuş gibi bir de Ermenice eklemişler. Bu da hâlâ, şirin görünerek siyasi rant sağlamak için milli değerlerimizden taviz verilmesine devam edildiğini ve edileceğini, hatta anayasanın ihlal edildiğini göstermektedir.
Bu kapsamda maalesef birçok taviz verildiği, ancak bunların bir işe yaramadığı ve değerlerimize de zarar verdiği tecrübeyle sabittir. Türkiye'nin başka hiçbir bölgesinde böyle bir uygulama yoktur ve olamaz. Mahalli dillerin, bölge insanları arasında konuşulmasına engel yoktur. Ancak onun resmiyet kazanması, önce milleti, sonra da ülkeyi böler. "Yaptık da bölündü mü?" diyenlere, ülkenin haline bir bak demek gerekir.
Yeniden çözüm süreci beklentisi
Terörün yeniden tırmanmasının sebebi, çözüm sürecinde güç kazanan, şehirlerde ve alanda etkinlik sağlayan PKK'nın, yapılan mücadeleyle zayıflatılmasının yarattığı tedirginliktir. PKK, varlığının devam ettiğini göstermek için elde kalan gücünü kullanarak terörü tırmandırmıştır.
Terörü artırarak devleti yıldırmayı düşünen PKK'nın, bu yolla Öcalan'ın statüsünü düzeltmeye ve devleti yeniden çözüm sürecine çekmek suretiyle kendisini kurtarmaya çalıştığı görülmektedir.
Diğer taraftan ailesiyle görüşme izni verilen Öcalan'ın da mesaj göndererek liderliğini hatırlatmaya, işin 6 ayda çözümlenebileceğini ifade ederek de süreci yaşatmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Sekretaryasıyla çalışmalarına devam ettiğini belirtmesi de dikkat çekmiştir.
Ancak yetkililerce aynı hataya bir daha düşülmeyeceği belirtilmiş olup, terörle mücadele başarılı bir şekilde yürütülmektedir.
Artık hata istemiyoruz
Bölücü terör tehdidi içeride ve sınır ötesinde devam etmektedir. PYD varlığını genişletmeye çalışmaktadır. Barzani önce Kürt bölgesinde olmayan Kerkük, sonra da yönetiminin bağımsızlığı için referanduma hazırlanmaktadır.
İktidar, özellikle TSK'ya yapılan kumpaslara destek olmuş, FETO, PKK, Çözüm Süreci, İsrail, Rusya, Mısır, Suriye ve daha birçok konuda hatalar yapmıştır. Türklüğü, Atatürkçülüğü, Cumhuriyetin İlkelerini yıpratmaya çalışmış, devlet yönetiminde laikliği zayıflatarak dini motifleri kullanmıştır. Son KHK'larda da, başta TSK konuları olmak üzere çok yanlışlık vardır.
Hata yapıldığı anlaşıldığında da "pardon" diyerek durumdan sıyrılmaya çalışılmaktadır. Üstelik mağduriyet olgusu yaratarak ve muhalefeti de kendisi yaparak üste çıkmayı politika olarak benimsemiştir.
Bir iktidar milletvekili ve eski bakan, yaptıkları hataları örterek suçluluk duygusundan kurtulmak için, bugünkü FETO ve PKK belasının sebebini, geçmişte inanca, dindarlara dönük, tekelci Kemalist anlayış olduğunu söyleyecek kadar da ileri gitmiştir.
Hatadan dönülüp, doğru politikaları gördükçe, aynen Nasrettin Hoca'nın eşeğini kaybedip, sonradan bulmasına sevinir gibi seviniyoruz. Biz bu filmleri daha önce gördük, artık hata istemiyoruz.