Biri kazanıyor; diğeri harcıyor!

Ali Kemal'in torunu Boris Johnson, İngiltere'ye Başbakan oldu. Canan Kaftancıoğlu ise Paris'te PKK yöneticisi üç kadın teröristin öldürülmesini kınadı! Teröristin kadın veya erkek olmasının ne önemi var?

Kaftancıoğlu, bilinçli olarak böyle bir yolu seçti ama kendisinin de "Atatürk'ün kurduğu parti" dediği CHP, bu zihniyete sahip yöneticileri taşıyamaz.

Taşımaya devam ederse de CHP, CHP olmaktan çıkar! Zira bu yol Ali Kemal'in seçtiği yoldur. Bu yolu seçen kişinin torununun çocuğu İngiltere'ye başbakan olabilir ama Türkiye, Türkiye olarak kaldığı sürece bu tür kişilerin CHP gibi bir partide bu saatten sonra siyasi bir geleceği olamaz. Olsa bile HDP türü partilere yakışır.

Şimdi özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile CHP çok büyük bir hamle yapmış; İstanbul ve Ankara'da AKP'yi mağlup etmişken, CHP'nin bir il başkanının, teröristlere arka çıkması, bu yükselişi durdurur. Böyle devam ederse CHP'yi Ekrem İmamoğlu da kurtaramaz. Zira İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın ana akım olarak milliyetçi oylarla kazandığı gücü, Canan Kaftancıoğlu harcıyor!

***

TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise, 100. yılı kutlanan Erzurum Kongresi ve milli mücadeleye ilişkin "O gün vatanımızı bölmeye, parçalamaya, önce işgal edip ardından peşkeş çekmeye yeltenen düşmanlar bugün de benzer oyunlar oynamaktadır. Ancak milletimiz, bu kirli oyunları geçmişte 'millet ruhu' ile bozmuştur. Bugün de herhangi bir işgal yahut bölme teşebbüsüne karşı en büyük savunma gücümüz işte bu millet ruhudur." dedi.

Millet ruhu da hangi milletin ruhu?

Hani "30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değil" diyen de AKP'li Bursa Belediye Başkanı ya...

Onun için "hangi milletin ruhu?" diye soruyorum!

Gerçi Şentop, bu sözlerden sonra "O gün vatanımızı bölmeye, parçalamaya, önce işgal edip ardından peşkeş çekmeye yeltenen düşmanlar, bugün de benzer oyunlar oynamaktadır. Ancak milletimiz, bu kirli oyunları geçmişte millet ruhu ile bozmuştur. Bugün de herhangi bir işgal yahut bölme teşebbüsüne karşı en büyük savunma gücümüz işte bu millet ruhudur. 100 yıl önce, Anadolu'daki Müslüman-Türk varlığının muhkem kalesi Erzurum'da vatanı kurtarmaya ahdetmiş kahramanların mirasından ilham alarak dünyaya sözümüz şudur; vatan bölünmez, millet yenilmez, Türkiye mağlup edilemez." dedi.

Atatürk de Samsun'dan 22 Mayıs 1919 günü Sadaret makamına telgrafla gönderdiği raporda "Millet birlik olup, milli hâkimiyet esasını ve Türklük duygusunu kendisine rehber edinmiştir." diyordu.

***

5 Aralık 1918'de ise Halide Edip (Adıvar), Yunus Nadi (Abalıoğlu), Ahmet Emin (Yalman), Dr. Celal Muhtar, Velit Ebüzziya, Ali Kemal, Celal Nuri, Necmettin Sadık (Sadak), ve Mahmut Sadık imzaladıkları bir mektupla ABD Başkanı Wilson'a başvurup Amerikan mandası istemişlerdi!

Atatürk'ün Samsun'a çıktığı günlerde de bu defa üç asker, İstanbul'daki Amerikan kuruluna başvurarak ABD mandası istemişti: Sadrazamlık, genelkurmay başkanlığı, harbiye nazırlığı yapmış olan Ahmet İzzet Paşa (Furgaç), yine eski genelkurmay başkanlarından Cevat Paşa (Çobanlı) ve Çürüksulu Mahmut Paşa...

Tarih ibret alınmak içindir! Yoksa "Giderem yolum dardır, Vay bu ne eyvanlı baldır, Ben kazanam yar yesin, Nice ki canım sağdır…" diye türkü söylersiniz!

Yazarın Diğer Yazıları