Biraz ciddiyet lütfen
Düzenli ordumuzla Afrin'i kuşatmışız, kent merkezine doğru ilerliyoruz, bir de bunlar çıktı: "Ben de Afrin'e gitmek istiyorum, hazırım, geldim, geliyorum, şehit olmayı arzuluyorum!.."
Dün kefene bürünenlerin benzerleri türedi... Kapalı salon toplantılarında, kameralar karşısında, bazı il ve ilçelerde askerlik şubelerinin önünde vs. muhtelif gösteriler... Conk Bayırı'na, Anafartalar'a, Sakarya'ya yetişememenin verdiği acıyla hiç olmazsa Afrin'e yetişelim derdindeler herhalde!..
***
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonda yetersiz mi kaldı? Hayır, arkasına emperyalist güçleri almış düşmana vura vura gidiyor... Sanki acizmiş gibi içeriden "Biz de gelmek istiyoruz" sesleri...
Gidin o zaman, neyi bekliyorsunuz? Bir beşerden talimat veya Allah'tan vahiy mi gelecek? Askerlik şubelerine A4'e yazılmış dilekçelerle olmuyor bu iş!..
Birkaç yıl önce dönemin Enerji Bakanı, gazetecilere şehit olmak istediğini açıklayınca gözlerimiz yaşarmıştı... "Gerçi bu dileğini Gabar'da veya Kandil'de düşman mevzilerine dalarken değil, başkentte serin bir salonda Diplomasi Muhabirleri Derneği üyelerini ağırlarken dile getirmiş ama önemli değil!.. Önemli olan niyet!.." demiş ve şöyle sormuştum: "Bu işin bir prosedürünün olması lâzım... Şehit olmak isteyen ve çaresizlik içinden derdini gazetecilere açan bir Bakan nereye başvuracak, hangi işlemleri yapacak? Önden çekilmiş iki resim ve bir dilekçeyle BİMER'e mi başvuracak? Kırmızı plakalı arabasıyla en yakın ilçe müftülüğüne mi gidecek? Bütün Bakanlar aynı anda başvurursa tıpkı Hac kontenjanı gibi şehit adayları çekilişle mi belirlenecek?"
***
Şimdi de çaresizlikten olsa gerek, bir yol bulamayıp ancak kameralar önünde Afrin'e gitmek istediğini söyleyenler için bir çözüm bulunmalı... Birlikte eğitim almadıkları için düzenli orduyu bozacaklarından başka bir yola başvurulmalı...
Nereye dilekçe verilecek? Şablon dilekçe örneği var mı? Yoksa adliye önlerindeki arzuhalcilere mi yazdırılacak? Hangi merci karar verecek? Bütün bu işlemler yapılırken yanımızda kameralar olmazsa inancımıza ve kararlılığımıza gölge mi düşecek?
***
Biraz ciddiyet lütfen... TSK'nın önceki gün açıkladığı rakamlara göre 31 şehidimiz var... Türkiye, sadece bugününü değil yarınlarını çok daha fazla ilgilendiren büyük bir operasyon yürütüyor... Sonuçları belki de önümüzdeki yüz yılı ve haritaları etkileyecek...
"Yemen'de Galiçya'da ne işimiz vardı?" diye soran kafalar bunu anlamayabilir ama vatan savunmasının nerede başladığını, kaybetmeye yüz tuttuğunda bugünkü başkentin de tehlike altında kalacağını bilenler, bunun bir mecburiyet olduğunu iliklerine kadar hissederler...
Asya bozkırlarından yola çıkmadan önce elini ateşle yıkayan Türk için bu ne ilktir, ne de son... 'Haçlı savaşları' ve 'Şark meselesi' dün nasıl Türk'ü bu topraklardan uzaklaştırmayı hedeflediyse, biliyoruz ki o düşmanlık, o kin, o hırs hiç bitmeyecek... O gerçeği bilerek ve bütün tedbirlerimizi buna göre alarak millî varlığımızı donatmak mecburiyetindeyiz...
***
O yüzden ordumuza destek olacağız, psikolojik savaşta yanında olacağız, yardım edeceğiz, dua göndereceğiz, farklı emeller peşinde olan dünya egemenlerine karşı birlik ve beraberliğimizi nasıl koruduğumuzu göstereceğiz... Ama şunu da ilâve edelim: Mehmetçik can ve kan verirken, poz vermek bu milletin hiçbir ferdine yakışmıyor...
Suriye sınırları delik deşik... İsteyen istediği zaman biraz gayretle istediği yere gidebiliyor... Dün bu amaçla binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türkmen kardeşlerinin yardımına koştu... Kimi un götürdü, kimi ilaç, kimi battaniye, kimi su... Kimi silah kullandı, kimi yaralı tedavi etti...
Bu uğurda şehit düşenler oldu, Fatih'ten, Giresun'dan, Ankara'dan, Adıyaman'dan... Ne herhangi bir otoriteden izin alarak gitmişlerdi, ne de kameralar eşliğinde... Dardaki kardeşlerine yetişmekten başka hiçbir hesapları yoktu... Ve bunu hâlâ yapan binlerce vatandaşımız ve gönüllülerden oluşan, bağırıp çağırmadan sadece gereğini yapan onlarca kuruluşumuz var... Onlardan ibret almak lâzım...
***
Allah, devletimizin, milletimizin ve ordumuzun yardımcısı olsun... Çünkü bu operasyon küçük bir şehrin değil, büyük bir milletin akıbetini belirleyecek...