Bırakın Osmanlıyla övünelim
Yönetimin iktidara gelmesinden bir müddet sonra Osmanlıcılık konusu gündeme gelmiş, bunu takiben de “Yeni Osmanlıcılık” anlayışı ve hevesi gün yüzüne çıkmıştır. Önceleri dış politika konusunda konuşulmaya ve politika oluşturmaya yönelik ortaya çıkan bu konu, zaman içinde iç politika malzemesi olarak da kullanılmaya başlanmıştır.
Benimsenen bu anlayışın ve yıllardır buna paralel yürütülen politikaların ne kadar yanlış olduğu, eski Osmanlı coğrafyasında bulunan ülkelerle olan ilişkilerimizin durumuna bakıldığında açık bir şekilde görülmektedir. Çevremizde ilişkilerimizin düzgün olduğu bir ülke kalmamıştır.
Üstüne üstlük BOP’un, ABD dünya hâkimiyet politikası ve hegemonyasının bir aracı olduğu anlaşılamamış, yanlış bir değerlendirme sonucu onun eş başkanlığı üstlenilerek bu durum, Osmanlıcılık heves ve anlayışının bir yolu olarak algılanmıştır.
Dış politikadaki bu yanlış ve ülkeyi zor duruma düşüren Osmanlı heves ve anlayışının, bazen ideolojik nedenlerle, bazen de gündemi değiştirmek için iç politika konusu olarak ülke gündemine getirildiği görülmüştür.
***
Esas itibariyle Osmanlı, tarihte kurulan Türk devletlerinden, Türkiye Cumhuriyeti’nden önceki devlettir. Bizim geçmişimizdir. Ecdadımızdır. Büyük bir coğrafyada hüküm süren zamanın cihan imparatorluğudur. Övünç kaynağımızdır. İyi ve doğru taraflarıyla onur duyduğumuz, yanlış taraflarından da ders çıkarttığımız, bize intikal eden mirasımızdır.
Ancak duraklama dönemi, iç çekişmeler ve çağa ayak uyduramamadan dolayı gerileme dönemi ve Sevr Anlaşmasıyla sonlanma dönemlerini takiben, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki milli direnişle, ülke emperyalistlerden kurtarılmış ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. 1923’ten itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne neden olarak günümüze kadar gelememesinde, eğitim sistemini çözememesinin ve din ağırlıklı eğitim sistemini sürdürmesinin önemli bir rol oynadığı değerlendirilmektedir. Cumhuriyet, Osmanlının özellikle gerileme dönemindeki eskimiş, köhnemiş, modern yaşam tarzından habersiz, ilimden, bilimden ve teknolojiden uzaklaşmış, insan haklarını dikkate almayan sistemini, çağın gereklerine uyduran bir anlayıştır. Devrimdir. Fazilettir.
Hal böyleyken uzun bir süredir, fakat özellikle son zamanlarda bir Osmanlı hevesi sürüp gitmektedir. Bunu ortaya atanlara yaranmak isteyenlerin, durumu daha da abartarak düşüncesiz ve dengesiz bir davranış içine girdiklerine de şahit olunmaktadır. Gündem değiştirmek için Osmanlıca konusu dahi tartışma konusu yapılmıştır. Osmanlıcanın, Türkçenin Arap harfleriyle yazılan, içinde çoğunlukla Arapça ve Farsça kelimelerin bulunduğu, halkın değil, saray ve çevresinde konuşulan bir jargon olduğu dikkate alınmadan ideolojik bir anlayışla ortaya atıldığı gözden kaçmamıştır. Arzu edenlerin sarayda kullanması mümkündür.
Cumhuriyet dönemini, Osmanlı döneminin bir ara ve geçici dönemi olduğunu ifade etmek için onu “reklam arası” olarak nitelendiren bir kadın milletvekilimiz de olmuştur. Şahsi menfaat beklentisiyle, Türkiye’de kadının, seçme ve seçilme hakkına, Avrupa ülkelerinden çok önce cumhuriyet sayesinde kavuştuğunu bilmek ve anlamak gerekir. Sahip olunan imkânların, cumhuriyetin bir nimeti olduğu idrak edilemeyecek kadar ileri gidildiği görülmüştür. Bunun bir suç olduğunun farkında olunması ve ilgili mercilerin gereğini yapması beklenmektedir.
***
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı beraber yürütülmektedir. Bölücülük ve irtica, devletin gündeminden çıkarılmıştır. Kürtçülüğün yüceltilmesi, bölücülere/Kürtçülere tavizler verilmesi, müsamahakâr davranılması, Türklüğün değersizleştirilmesi, dinin siyasete alet edilerek devlet ve eğitim sistemine sokulması, laiklikten uzaklaşılması, toplumun buna göre formatlanması, Osmanlıcılığın Cumhuriyetçiliğe üstün kılınması artık açıktan yapılmaktadır. Güvenlikte ve cumhuriyet rejiminde, endişeli bir algı oluşmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’ne demokrasi, cumhuriyetle elde edilen kazanımların sonucunda gelmiştir. Cumhuriyet, onun nimetlerini istismar ederek yok edilmeye çalışılmaktadır. Demokrasinin bir tren olduğu, belli istasyona gelindiğinde inileceği sözlerinin unutulduğu da zannedilmemelidir. Anıtkabir kesinlikle hiçbir şeyle kıyaslanmaya kalkışılmamalıdır. İdeolojik yaklaşımlarla, Türkiye Cumhuriyetiyle Osmanlı İmparatorluğu mukayese edilmemeli, karşı karşıya getirilmemelidir.
Bu düşünce ve davranışların, birçok örneğinde olduğu gibi, Türk Milletini Osmanlıdan soğutmaktan başka bir şeye yaramayacağı bilinmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün en büyük eseridir. İlelebet payidar kalacaktır. Bırakın Osmanlıyla da övünelim.