Bırakın, bayram bayramlığını yapsın
Bugün 23 Nisan olsaydı, 29 Ekim olsaydı, 19 Mayıs olsaydı, 30 Ağustos olsaydı ve önümüzde "milliyetçilerin oylarının pırlanta kıymetinde" olduğu bir seçim bulunmasaydı; artık hepimiz adımız gibi biliyoruz ki siyasi irade, kendini, "askerimiz terörle mücadele halindeyken, şehit haberleri gelirken, ekonomik kriz pardon güncelleme had safhadayken, sathı yas hali egemenken, provokasyon ihtimali kol gezerken bayram gelmiş neyimize modu"na alır ve bu milli bayramı aleladeleştirmek için elinden geleni ardına koymazdı.
Ama siz bunlara takılmayın;
"Biz" ve "onlar" kutuplaştırmasının faturasını değerlerimize çıkarmayın.
"Onlar"ın sahiplenmediği milli günlere dört kolla sarılırken, sırf "onlar" sahipleniyor diye dini günlerden uzaklaşmayın. Her birimizi ayrı bir yere savuran hayat hengamesinde kaçırdıklarımızı yakalama imkanını, birkaç günlüğüne de olsa "büyük bir aile" gibi yaşama şansını yabana atmayın, hakkıyla kullanın. Birbirinize sarılamadığınız kadar sarılın, kucaklayamadığınız kadar kucaklayın, sarın sarmalayın.
Tek kendi evinizdekileri değil, tek uzaklardaki yakınlarınızı değil üstelik;
Onlara bu hissi yaşatabilecek bir anneden, bir babadan mahrum çocuklar, evlattan, torundan mahrum yaşlılar; elinizin uzanabileceği, yüreğinizin dokunabileceği kim varsa, bugünlerde onları da alın aranıza…
"Bayramlık kıyafet"in, "baklava"nın, "kolonya ile çikolata"nın, "mendil"in, "bayram harçlığı"nın, "bayram sofrası"nın üstüne toprak atanlardan, "çocukluğumuz" dediğiniz o masumiyeti, samimiyeti kendi çocuklarınızdan esirgeyenlerden olmayın… Onlara, "Yaşasın okul yok"tan çok daha büyük sevinçler yaşatabilir, yaş aldıkça özlem duyacakları bir "çocukluğumuz" hatıratı kazandırabilirsiniz ; unutmayın.
İzin verin, bayram bayramlığını yapsın; içinizi arındırsın.
Bayramınızı, kutlarım.
"ÖNCÜ ERKEKLER"
Bugünü ve önümüzdeki günleri "bayram" olarak yaşayacak, zamanını aile ziyaretleriyle, eş, dost akrabayla hasret gidermekle, kavuşmakla, buluşmakla, barışmakla geçirecek olanlar aynen devam…
Ama, geçtiğimiz Cuma mesai bitiminden başlayarak önümüzdeki pazartesiye kadar uzayan günleri "tatil" varsayanlara, bugünden başlayarak her gün bir kitap önerim olacak.
Deniz kenarında, havuz başında, güneşin altında, ormanın ortasında, hamakta, teknede, salıncakta, verandada, balkonda, şekerleme yaptığınız koltukta, cam kenarında, yatakta, otobüste, uçakta, bir köy evinin avlusunda, erik ağacının altında lafın kısası zaman ve mekandan bağımsız olarak her an, her yerde okuyabilirsiniz sonuçta.
İlk kitap, bugünlerin büyükleri gibi olmasınlar, bu kirliliği çağlarında tekerrür ettirmesinler diye çocuklara;
İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları / Öncü Erkekler
Afet İnan'dan Sabiha Gökçen'e, Adalet Cimcoz'dan Süreyya Ağaoğlu'na, Cumhuriyet'in "alanlarında ilk olan" kadınlarından sonra bu defa Atatürk etkisinde yetişen Cumhuriyet erkeklerini kaleme almış Özlem Özdemir.
Babasının öğretmen maaşıyla güç bela aldığı piyanoyla çıktığı yolda Atatürk'ün isteğiyle "ilk Türk operası"nı besteleyen Ahmed Adnan Saygun'dan, Atatürk'e yazdığı şiiri vermek üzere üç ay boyunca Ankara'ya yürüyen Aşık Veysel'e, annesinin "yabancı dil" konusundaki baskılarına daha 9 yaşındayken "Ben yabancı dil öğrenmeyeceğim. Çünkü öyle çalışacağız ki onlar bizden öğrenecek. Keşifleri biz yapacağız" diye cevap veren matematikçi Cahit Arf'tan, Atatürk'e "Efendiler! Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta reisicumhur olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim" sözünü söyleten tiyatro devi Muhsin Ertuğrul'a, dahi Türk Oktay Sinanoğlu'ndan, Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, "ilk Türk uçağını yapan pilot"umuz Vecihi Hürkuş'a kimler yok ki kitapta…
Sevgili çocuklar,
Resmiyle müziğiyle, edebiyatı, tiyatrosu, mimarisi, matematiği, kimyası, tıbbıyla aklınıza gelebilecek hemen her alanda hem bu ülkeyi, hem de kendilerini "yoktan var eden", bir gelenek oluşturan, ekol olan bu 25 "adam"dan çok daha şanslı olduğunuzu, onlar başardıysa sizin başarmamanız için hiçbir gerekçe bulunmadığını aklınızdan çıkarmadan, Özlem Ablanıza kulak verin derim ben:
"Gelecek sizsiniz ama geleceği yaratacak olan da sizsiniz! Size aksini söyleyenler olursa onlara kulak asmayın, kendinize inanın ve çok okuyun."