Bir Türk'ün tarih devrimi; Taştaki Türkler
Zaman zaman bir kültür endüstrisi kurarak “milleti yeniden yetiştirmek” ten söz ederim. Buna bağlı olarak, hali vakti yerinde olanların Türk kültürünün kaynaklarının ortaya çıkarılması konusunda destek vermeleri gerektiğini belirtir, zenginlerimize sitem ederim.
Türkçülüğü, Ziya Gökalp’ın öngördüğü “ilmî, felsefî, bediî bir okul; kültürel bir uğraş ve yenilik yolu” haline getirmek, milli kültür hareketlerini ve bu alandaki bilimsel çabaları desteklemekle mümkün olabilir.
Dolayısıyla durumdan vazife çıkararak üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirenleri de zikretmek gerekir.
***
Türk tarihinde sessiz sedasız muhteşem bir adım atıldı. Rünik Türk alfabesinin belki 30 bin yıllık serüveni, bir Türk gazeteci tarafından film ve fotoğraflarla tespit edildi. Servet Somuncuoğlu, TRT’deki “Karlı Dağların Ardındaki Sır” programıyla Türk Dünyası’na sunduğu bilgi, belge ve görüntülerden daha fazlasını “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” adıyla yayınladı.
Bu eser, bilim tarihinde, yazının doğuşu ve gelişimi ile ilgili bugüne kadar yayınlanmış dünyadaki en büyük eserdir. Eşi benzeri yoktur. Türkoloji ve yazı ile ilgili bilim adamları, eseri inceledikleri zaman, Avrasya coğrafyasında dört yıl içinde, 138 gün ayırarak, 150 bin kilometre yol yapmış kadar büyük bir kazanç sahibi olacak.
***
Tabii böyle bir çalışmayı yapabilmek için insanda bir aşk olması gerekirdi. Servet Somuncuoğlu’nda bu aşk vardı ama yetmiyordu. Kendisinin de belirttiği gibi aynı heyecana sahip insanların kendisine inanması, destek olması gerekiyordu.
Bursa Türk Ocağı’na mensup işadamlarını organize eden Turgay Tüfekçioğlu’nun Kazakistan ve Kırgızistan’a düzenlendiği gezi ile başladı her şey. Tabii bu aşkın en yaşlı sahibi, hepimizin tarih tutkusunu alevlendiren Kazım Mirşan idi. Gezi, zaten onun bilimsel araştırmalarına katkı sağlamak için düzenlenmişti.
Kazım Mirşan ile bu geziye Servet Somuncuoğlu ve ben de katıldık. 30 bin yıllık kaya resimleri alanını gördükten sonra, Servet, Yaşar Canca ve Kaptan Mustafa Can’ın da desteğiyle Kırgızistan’daki Saymalı Taş’a gitti. Sonra projesini yaptı, TRT’ye sundu ve toplam beş yıl çalışarak Hakkari’nin Gevaruk Yaylası veya Kütahya’nın Çavdarhisarı ile Avrasya’da Türklerin yaşadığı bütün merkezlerdeki kaya resimleri ve Türk alfabesinin ilk şekli olan tamgaların aynılığını ortaya çıkardı.
Esasen, bu bilgiyi Kazım Mirşan 40 yıllık çalışmasının sonucu olarak ileri sürüyor, vaktiyle kendisinin de büyük bir kısmını gezerek fotoğrafladığı coğrafyadaki tarihi bağlantıyı bilim alemine sunuyor ama Batı’da üretilen tarih teorileri ile yetişmiş tarihçilerimiz ikna olmuyordu. Servet Somuncuoğlu’nun çalışması, bana göre Kazım Mirşan’ın ana teorisini doğruluyor, bu alanda çalışan genç akademisyenlere bir hazine sunuyordu.
***
Peki başka imlerdi bu çabaya maddi destek verenler? 550 sayfalık, büyük boy bir Türk tarihi atlası sayılabilecek dev eserin kuşe kağıt baskısını yayınevleri yapamaz, yapmazdı. Önce Bedrettin Dalan, sonra A-Z Yapı İnşaat’ın Yönetim Kurulu üyeleri Cevdet Erdem ve Ali Coşkun, “Türk kültürüne hizmet şereflerin en büyüğüdür” diyerek maddi külfetin altına girdiler ve o muhteşem kitap basıldı.
Hani son yazılarımdan birinde Azerbaycan’dan Ekrem Abdullayev’in, “Türk Dünyası edebi bir inkılap yapmalı ki medeni bir inkılap başlayabilsin” sözlerini hatırlatmıştım ya, bence bu eser hem Türk hem insanlık tarihinde bir devrim başlatacaktır.
***
Kitaptaki fotoğrafların akademisyenler ve araştırmacılar tarafından kullanılmasının serbest bırakılmış olması da takdire değer.
Takdirin üzerinde olan başka bir husus, A-Z İnşaat’ın, kitabı para ile satmaması, aralarında tarih ve Türkoloji bölüm başkanları ve rektörler de bulunan 400 akademisyen ve 200 gazeteciye hemen göndermiş olması.
Kitap ayrıca 30 devlet başkanına, TBMM üyelerine, komutanlara, valilere, Türkiye’deki yabancı büyükelçilere ve dünyadaki Türk büyükelçilerine, büyük kütüphanelere, kültürel alanda çalışan vakıf ve derneklere ve holdinglere de ücretsiz olarak gönderilecek.
Atatürk’ün deyimiyle “Türklüğün unutulmuş medeni vasfı” nın temelleri ve Kazım Mirşan’ın deyimiyle “Türk kozmolojisinin kökenleri” bu eserle hem Türk hem dünya kamuoyuna sunuluyor dostlar.