Bir parti başkanının "Rejim değişti" itirafı!

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin 16'ncı olağan kurultayında, siyasi partilerdeki değişim ve dönüşüme dikkat çekerek "BBP, rejimin değiştiği ülkemizde çizgisinde hiç bir kırıklık olmadan var oldu" dedi.

Destici, şimdi "Rejim değişti" diyor ama bundan üç buçuk yıl önce benzer iddiaları reddediyordu.

Destici, 2017'deki başkanlık sistemiyle ilgili referandumdan üç gün önce Eskişehir'de yaptığı konuşmada "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Rejim değişiyor' diyor. Senin rejim değişikliğinden anladığın 28 Şubat rejimiyse, başörtüsü zulümlerini bu ülkeye yaşatan zulümse evet bu değişiyor ve ben de bunu destekliyorum. Cumhuriyet tam da cumhurunun egemenliği altında güçlenerek devam edecek. Halkımızın 'Rejim ve cumhuriyet elden gidiyor' tantanalarına inanmaması lazım." diyordu.

Destici, Sarıyer konuşmasında da neden "evet" diyeceğini izah ederken "16 Nisan'da inşallah 'Evet' çıktığında Müslüman Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti devletimiz, milletin egemenliğinin tam olarak yansıtılacağı bir sistem bulacak. Yıllarca Atatürkçülük diye diye maneviyatçıları ezdiler. Biz elbette ki bu günleri unutmadık." diye gerekçesini sunuyordu.

***

Bugün, yakın tarihi inceleyecek olan herkes görecektir ki "maneviyatçı" diye ezildiğini öne sürenler, tarikat veya cemaat mensuplarıdır. Çocukluğumdan itibaren gözlemim odur ki devlet, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören devrim kanunlarının takipçisi olmuş ve örtülü olarak varlığını sürdüren bütün tarikat ve cemaatleri gözetim altında bulundurmuştur.

Bu durum, 12 Eylül'den sonra Özal döneminde değişmeye başlamış ve zaman içinde tarikat ve cemaatler, "sivil toplum kuruluşu" diye benimsetilmeye çalışılmıştır. Öyle ki, Türk Cumhuriyetleri'nde okullar açmaya başlayan Fethullah Gülen cemaati için ilgili ülkelerin devlet başkanlarına tavsiye mektupları yazılabilmiştir. Turgut Özal ve Süleyman Demirel'in tavsiye mektupları, Bülent Ecevit'in Gülen'i ziyareti, basında yayınlanmıştır.

AKP iktidarı ise bir tarikat ve cemaatler koalisyonu olarak kurgulanmıştır. AKP iktidarının ortağı olan Fethullah Gülen cemaati, Abdullah Gül'ün yazılı talimatıyla, yurt dışı temsilcilikler tarafından da koruma altına alınmıştır.

Cemaat, çocukları okul çağından alıp Hasan Sabbah'ın militanları gibi yetiştirerek zaman içinde darbe girişiminde bulunabilecek kadar büyük bir güce ulaşmıştır.

***

Bugün gelinen noktada, kamuoyuna "sahte şeyh" diye tanıtılan tarikat ve cemaat önderlerinin tamamının, dini inançları zayıf olan cahil insanları maddi ve manevi olarak istismar ettiği, onların çocuklarına bile cinsel istismarda bulunduğu çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Devletin kaynak vererek desteklediği vakıf görünümlü tarikat veya cemaat evlerinde veya yurtlarında da benzer istismar olayları ortaya çıkmış, devletin bir bakanı, istismar edilen erkek çocuklar için "bir kereden bir şey olmaz" diyebilmiştir!

"Sahte şeyh" tanımlaması yapanlar, bu iki kelimeyle "gerçek şeyh"lerin de bulunduğunu kabul etmiş oluyor. Oysa ruhbanlık sistemini kabul etmeyen bir dinde "şeyhlik" diye bir kurum olamazdı. Dolayısıyla, şeyhlik sistemin meşru sayanlar, İslam inancına göre Allah'a şirk koşmaya, yani Allah ile ortak olan, peygamberden ve hatta meleklerden de üstün kişilerin aramıza bulunduğuna iman etmeye devam etmektedir.

Bu durumun siyasi partilerdeki yansıması da tarikat ve cemaatler koalisyonunu, "maneviyatçıların iktidarı" hatta daha da ileri giderek "Müslümanların iktidarı" olarak görmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yalnız, bu kabul artık iflas etmiş, Atatürk'ün, kokuşmuş tekke ve zaviyeleri kapatırken ne kadar haklı olduğu, anlamayanlar tarafından da anlaşılır olmuştur.

Şimdi çocuk istismarı ile beraber anılan tarikat ve cemaatlerden ve yeni rejimden kurtulma yolları tartışılmaktadır...

Yazarın Diğer Yazıları