Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

"Bir maşrapa su" deyip geçmemek lâzım...

MHP Genel Başkanlığı için adaylığını açıkladığında Türk siyasetine bu kadar tesir edeceği düşünülmedi şüphesiz. Nihâyetinde bir kadın aday ve tecrübeli bir siyâsetçi olarak MHP kongresine ve siyâsete renk katardı, hepsi o kadar.

Öyle olmadı.

MHP iç tüzüğünün gerektirdiğinin üç katı delege imzası çıkınca ortaya ve gittiği her yerde ülkücülerin büyük bir sevgi ve ilgisine mazhar olunca kazın ayağının pek de tahmin edildiği gibi olmadığı ortaya çıktı. Altı üstü bir kongreydi istenilen, gittiği her yerde toplantıları mitinglere dönüştü.

"Ülkücü Cumhurbaşkanı, ülkücü Başbakan ve ülkücü Meclis Başkanı; neden olmasın?" diye soruyordu Merâl Akşener.

Bu sorusunun cevabını ülkücülerden aldı, ülkücüler siyâsî hayatları boyunca ilk kez iktidara inandılar.

Ve galiba buna ilk inanan da MHP Genel Başkanı ve yönetimi olmalıydı ki, kongrenin önüne siyaset, medya ve yargıdan oluşan üçlü bir barikat kurdu, kurdurdu.

Teknik ve taktik zaten hazırdı, her zaman tedâvüle sokulan ve uygulanan bir taktikti, kongre isteyenler haindi, parti ise, "Ya benimsin, ya kara toğrağın"dı.

Türk siyâsî hayatının en uzun kongre tartışması olarak siyâsî tarihimize geçti, Yargıtay, Gemerek, Tosya derken, mahkemelik oldu. Gelecek kuşaklar ibretle okuyacaklar bu sürecin kayıtlarını.

Ve...

Her şey olduğu gibi MHP kongresi de 15 Temmuz denilen kalkışmaya, darbe teşebbüsüne ve ihanete tosladı, hukuk da tabii ki.

15 Temmuz ihanetinden sonra, herhangi birinin ilgili hâkimin kapısını çalıp, "Hâkim Bey, bizim bir kongre dâvâmız vardı, n'oldu acaba?" deme imkânı yoktu, olsa bile cevap belliydi.

O hengâmede havuz medyasında yuvalanan ve gizlenen kripto FETÖ'cüler ve iktidar tetikçileri millette taban bulduğunu bildikleri bir enerjiyi de "fırsat bu fırsat" diyerek arada harcama operasyonuna malzeme yapabilmek için Merâl Akşener üzerinde akıl almaz bir baskı ve iftira kampanyası başlattı. MHP Genel Merkezi için bu durum, 'Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz'dü.

7 Eylül 2016 tarihinde imzasız bir ihbar mektubu ile aralarında şahsımın da bulunduğu Yeniçağ Gazetesi yazarlarına ve sosyal medyada muhalefet eden isimlere gözaltı operasyonu yapıldı. Bu operasyon âkim kalan kongre sürecinin görülen hesabıydı, Merâl Akşener'e gözdağıydı.

Tutmadı, tutma imkânı da yoktu. Bizleri milyon parçaya bölseler, milyonda bir parçamızda FETÖ'nün bir zerresi bulunamazdı.

Kongre sürecinin oluşturduğu enerji ya "nasip değilmiş" denilip evlere çekilinerek hebâ edilecekti ya da bir karşılığı olacaktı. Yapılan istişarelerle parti kurulmasına karar verildi, üstelik kurulacak parti iktidara tâlip bir merkez partisi olmalıydı, ittifakla karar verildi ve Merâl Akşener'in kurucu Genel Bakanlığında İYİ Parti kuruldu.

Olağanüstü hâl şartlarında kurulmasına rağmen, haber değeri olan çıkışlarıyla gündemi belirlemeye başladı.

İlk gündem Zonguldak'ta grev yapan madencilerdi, Akşener'in açıklamalarıyla madencilerle hükümet apar topar anlaştı.

Yıllarca millî bayramlarda hastalık mazereti bildiren iktidar kadroları tam tekmil Anıtkabir ziyaretlerine başladılar.

Siyâsetin dili birden millîleşmeye başladı, sonunda Cumhurbaşkanı da bozkurt işareti yaptı.

Artık pabuç pahalıydı, 2019 çantada keklik değildi iktidar ve yancıları için.

Çıkarılan 'seçim kanunları' ve 'ittifak kanunu' 15 Temmuz'dan bu yana süren bir yakınlığın, "Artık birbirimizi tanıdık, bunu resmîleştirelim" gayreti değil, seçim korkularının neticesiydi.

Bu korku o kadar bârizdi ki, %1'lik BBP ile de ittifaka mecbur kalındı, Saadet Partisi ittifaka zorlandı, ittifaka direnen Temel Karamollaoğlu'nun neredeyse yarım asır sonra farkına varılan eşinin İngiliz asıllı olduğu üzerinden havuz canlıları tarafından bir ahlâksız kampanya başlatıldı.

İYİ Parti, yıllardır muhalefetsiz yaşayan Türk siyâsetine İYİ geldi, çekidüzen vermeye başladı. MHP ve BBP gibi muhalefete muhalefet eden muhalefet partileri ve ne yaparsa yapsın bir türlü iktidarın alternatifi olamayan CHP'nin yıllardır ortaya koyamadığı muhalefetin sesi oldu.

"Anlat Hemşehrim" sloganıyla yola çıkan İYİ Parti otobüsü ve gittiği şehirlerde halkın dertlerini dinleyen yöneticileri güzel bir kampanyaya imza attılar ve Genel Başkan Merâl Akşener'in maşrapa ile döktüğü uğurlama suyu ile yola çıktılar.

Bir ay sonra, 8 Şubat Perşembe günü televizyonlar yayınlarını keserek AKP Genel Merkezine bağlandılar. Ekranda AKP Genel Başkanı 'Şehrim 2023' ismi verilen bir projeyle halkın dertlerini dinlemek üzere AKP otobüsünün yola çıkacağını söylüyor ve bunun Türkiye'de bir ilk olduğunu söylüyordu. Oysa İYİ Parti'nin 'Anlat Hemşehrim, Dertleşelim' otobüsü bir aydır yollardaydı ve ana akım medyada bile haber oluyordu.

İYİ Parti gündemi belirlemekle kalmıyor, artık bizzat AKP tarafından taklit ediliyordu.

Şimdi mesele, ilk maşrapa suyu döken İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Merâl Akşener'in son maşrapa suyu da 2019 Başkanlık seçimlerinde Sayın Erdoğan'ı cumhurbaşkanlığından uğurlarken döküp dökemeyeceğidir.

Bunun için İYİ Parti'nin Nisan ayında yapacağı genel kongre belirleyici olacak. Hem kuruluş dönemindeki eksikliklerin giderilmesi, hataların telâfi edilmesi hem de genel merkezin daha güçlü tahkim edilmesi için bir fırsat kongre, hatta belki de tek fırsat.

İYİ Parti, iktidar olmanın ya da ana muhalefet partisi olmanın dışındaki ihtimalleri başarı sayamayacak bir parti.

Ve en önemlisi, 2019 Başkanlık seçimleri için en güçlü alternatif olan Merâl Akşener'i başkanlığa taşıyacak ve Türkiye'yi tek adam iktidarından kurtarıp, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri döndürecek, erklerin bağımsızlığını sağlayacak, hukuku siyâsetin gölgesinden kurtaracak, devlet aklını hâkim kılacak en kuvvetli ihtimal.

Bu ihtimal Türkiye için hayatî önemi hâiz, İYİ Parti için de varlık yokluk mücadelesidir. Her ne yapılacaksa bahse konu varlık yokluk mücadelesi esasları ve gerekleriyle yapılmalıdır.

Her şey Türkiye için...

Yazarın Diğer Yazıları