Bir dakikalığına Müslüman olmak!
“Blood Foundation” yani “Kan Vakfı” adlı kuruluş, “Bir aylığına Müslüman olmak” adlı bir program düzenledi. Programa katılanlardan bir kişi dokuz günlüğüne İstanbul’a gönderildi, beş vakit namaz kıldı, abdest aldı, oruç tuttu, içki içmedi ve domuz eti yemedi.
Kendisini Tayland merkezli olarak tanıtan ve sınırdaki Burma devletinde siyasi faaliyet de gösteren, öğrencileri protesto gösterileri için örgütleyen kuruluşun İslamiyet’le ilgili bu tür programların yeni olmadığı da bildirildi. Konu ile ilgili haberlerin hep İngiliz basınında çıkması gösteriyor ki kuruluş, İngiltere ile organik ilişki içinde. Ve İstanbul’a gönderilen kişi nedense bir Amerikalı!
***
Aslında Türk televizyonlarında yayınlanan bazı programlar da bir tür sosyal laboratuvar olarak kullanılmaktadır. Yemek ve evlilik programları gibi.. Daha önce yapılan başka bir programın amacının, Türk halkının ortak bilinçaltını meydana çıkarmak olduğuna dair bilgiler de var..
Yani bu tür operasyonları masum girişimler olarak görmek veya göstermek, aptallığın, en hafifi ile gafletin göstergesidir.
İngilizler, Amerikalılar, bir aylığına değil, bir dakikalığına Müslüman olsun, hatta bir dakikalığına gerçek Hıristiyan olsun, dünya üzerindeki zulümlerini, son olarak Irak, Afganistan, Kuzey Afrika ve Suriye’de yaptıklarını bir dakikalığına gözden geçirsin, insan olduklarına utanır!
***
Müslüman olmak, namazdan, oruçtan da önce adil olmak demektir!
Müslüman olmak, (Nisa-135) ayetinde “Ey iman edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasağlam ayakta tutun, Allah için şahitler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun. Allah onları korumada herhalde sizden öndedir. Artık hak ve adalette hevese uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır” olduğu gibi kendini bile kayırmamaktır.
Müslüman, Kuran ahlâkı ile ahlâklanmış olsa, kendi etnik kökeni, tarikatı, mezhebi, partisi, hemşerisi, akrabası, anne-babası, kardeşleri veya çocukları bir yana, kendisini bile kayıramaz.
Adalet kendini bile kayırmamaktır.
Adalet, uluslararası planda da hakkı üstün tutmak, kendi milletini bile kayırmamaktır.
Tayland ve çevresini, Çin’i, Hindistan’ı, Okyanus’lardaki bütün adaları, Afrika’yı sömürge olarak tutmak veya Afrika’dan köle avlamak veya Kızılderilileri katletmek üstüne kurulmuş medeniyetler, Mehmet Akif’in deyimiyle tek dişi kalmış canavarlardır.
Tabii, “bir dakikalığına Müslüman olmak” deyince, aynı vicdan muhasebesini bütün Müslümanlar da yapmalıdır!
***
Temel ölçülerimiz kendini kayırmayan ve şiddeti reddeden bir adalet fikri ve açıklıkla bağdaşmayan eylemleri ve karar mekanizmalarını hukuk dışı kabul eden ve gizli terör olarak nitelendiren, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışı olmalıdır.
Yine her insanı her halkı kendisine ait haklar ve özgürlükleriyle birlikte ayrı bir kişilik olarak değerlendirmek, kendi ekonomik ve sosyal düzenini, dilini, dinini, kültürünü onlara dayatmamak, fakat “adalet ve açıklık” ilkelerini bütün insanlığın ortak ilkeleri haline getirmek de temel görüşümüz olmalıdır. Yeni Dünya Düzeni veya küreselleşme ideolojisi sahiplerinin, insan haklarını, ulusları çözmek ve parçalamak için kullanması karşısında, bütün dillere ve kültürlere saygı duyarak, aralarında adalet ve açıklık ilkelerini esas almak, hem çözülmeleri durduracak, hem de bütün insanlığı kendi kişiliğini ve kimliğini korumak kaydıyla bir “Evrenli bilinci” nde birleştirecektir.