Bir başarı hikayesi

Goldaş bir dönemin en başarılı altın şirketi. Öyle ki yabancı şirketler, hisseleri borsada işlem gören Goldaş için özel raporlar hazırlamakta ve geleceğin şirketi olarak gösterilmekteydi. İstanbul’un en ünlü alışveriş merkezlerinde satış mağazaları açarak Türkiye’de kuyumculuk anlayışını değiştirmişti.
İşte o Goldaş’ın bu baş döndürücü hızına inanıp, şirketin geleceğine güvenen on binlerce küçük yatırımcı bu şirketin hisse senedini aldı. Yatırımcılar “altın yükselirken bu şirketin hisseleri de altın kadar değerlenir” diye düşünerek, hisselerini hiç satmadı.
Hani batan gemiyi en son kaptanlar terk eder derler ya, oysa Goldaş’da ise ilk kaptan yani patronlar terk etti. Hisselerinin büyük bir bölümü borsada satıldı. Patron sattı, vatandaş çok ucuz diye aldı. Her satışta fiyat ucuzladı, her ucuzlamada patron sattı.
Kimse kalkıp da “patronun sattığı hisse senedini niye alayım ki” demedi.
Ve sonuç; 1 Nisan 2013’de Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi Goldaş’ın iflasına karar verdi. Yatırımcı önce bu haberi 1 Nisan şakası sandı ama hisseleri borsa kotundan çıkartılıp, trilyonluk hisseler bir anda değersiz kağıda dönüşünce gerçeği anladılar.
Goldaş ile birlikte on binlerce kişinin umudu ve geleceği de gitti. Giden sadece borsadaki paralar değil, yüzlerce kişinin iş kapısı da gitti.


Altınyağ


Türkiye’nin en eski ve köklü sanayi kuruluşlarından Altınyağ, 1962 yılında İzmir’de kuruldu. Kısa sürede Eğe Bölgesi’nin en önemli şirketleri arasına girdi. 2 bin yılında hisseleri borsaya kote oldu ve işlem görmeye başladı.
Borsada geçen 10 yıl gibi bir süre içerisinde şirket krize girdi. Bitkisel yağ üretimi yapan şirket farklı markaların acımasız rekabetine fazla direnemedi. Hisseleri hızla düştü. Şirketin iflasına borsa analistleri neredeyse kesin gözüyle bakıp yatırımcılara sık sık “uzak durun” tavsiyelerinde bulundular.
Altınyağ’ın borsada işlem gören yatırımcısı perişan ancak şirkette çalışan yüzlerce insan daha da büyük korku içindeydi. Borsadaki yatırımcı parasını kaybedecekti ama çalışanlar işlerini, dahası geleceğini kaybedecekti.
İşte böyle bir kabus döneminde Altınyağ Kombinaları A.Ş, isimlerini bir dönem borsada sık sık duyduğumuz üç kardeş tarafından Mehmed Nurettin Çevik, Enver Çevik ve Masum Çevik tarafından satın alındı.
Borsadan kazandıklarını yine borsaya yatıran bu üç kardeş, ilk olarak şirketin sermaye yapısını düzelttiler. Altınyağ, bu tarihten itibaren son tüketiciye yönelik ambalajlı yağ üretimini durdurarak, küresel pazarda daha kârlı gördüğü ham yağ üretimine odaklandı. Öte yandan hem çevre dostu, hem de yemeklik yağ sektörü için ham ve yarı mamul madde özellikleri yanı sıra pazarda talebin giderek arttığı biodizel yakıt üretimine yönelik yarı rafine bitkisel yağ üretimine de başlandı. Battı batacak denilen ve her yıl açıkladığı zararlarla yatırımcısının ve çalışanının yüreğini ağzına getiren Altınyağ, geçen hafta kâra geçti.


İki şirket, iki farklı anlayış


Aynı dönemde biri batarken, diğeri zarardan kâra geçiyor. Bu bir başarı hikayesidir. Bu başarı hikayesinin arkasında ne devletten bedava alınmış teşvikler ne de siyasi bir güç bulunuyor!
Altınyağ’ın yeni sahibi Mehmed Nurettin Çevik ve kardeşleri borsadan iş adamlığına geçen ilk ve tek örnektir. Bugün borsada batması nedeniyle hisseleri işlem görmeyen 10’un üzerinde şirket vardır. Tıpkı Goldaş gibi bu şirketler, binlerce insanın umudunu ve geleceğini de beraberinde batırmıştır. Bu 3 kardeş, Altınyağ’ın kaderini değiştirdi. Bu ülkenin daha çok Mehmed Nurettin Çevik ve kardeşleri gibi düşünen yetenekli insanlara ihtiyacı var.
Onlar neredeler?

Yazarın Diğer Yazıları