Bir 15 Temmuz itirafı ve Türkiye'nin ihtiyacı!
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ilginç bir itirafta bulundu! Şentop, "Anayasal anlamdaki hükümet sistemi değişikliğinin 'bu değişmeli, geri dönmeliyiz, parlamenter sistem' falan hikâyeleri meselesi kapanmış bir meseledir. Esasen 15 Temmuz'da kapanmıştır, 16 Nisan da bunun tescil edildiği, kayda geçirildiği bir tarihtir. Hükümet sistemi meselesi 15 Temmuz'da gerçekleşen o direnişin dışında, ondan bağımsız bir şey olarak değerlendirilemez. Ve o Türkiye'yi bu hükümet sistemi değişikliğine getirmiştir. Bu paradigma değişikliğinin tescili noktasına getirmiştir." dedi.
Biz de zaten uzun süredir 15 Temmuz'un sistem değişikliği için kullanıldığını ve ülkenin rejim değişikliğine sürüklendiğini söylüyorduk. İktidar yandaşları, zaman zaman bu durum tespitinden dolayı bize çirkin ifadelerle veya suçlamalarla saldırıyordu.
***
Parlamenter sistem döneminin kapandığı iddiasına katılmıyorum. Burası Türkiye! Sistemin değiştirilmesi de, devletin derin mekanizmalarında kararlaştırılmıştır!
"Nereden çıkarıyorsun?" diye sorulacak olursa…
Herkes, 2007 yılı başında, MİT Müsteşarı Emre Taner'in, 80'inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajı hatırlasın lütfen!
Dönemin komutanları tarafından olumlu karşılanan, hükümetten de olumsuz bir tepki görmeyen mesaj, sadece MİT'in tasarrufu değildi!
Taner, "Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır." diyor ve tehditleri doğru analiz etmek gerektiğini belirtiyordu.
İşte sistem değişikliği böyle bir kabulün eseridir.
***
Sistem değişikliği devlet kararıdır ama doğru bir karar değildir. Doğru olmadığı, yeni sistemin bir yıl içinde krallığa dönüşerek tıkanmasından bellidir.
Şimdi, sistemin de AKP'nin de tıkandığı açıkça ifade ediliyor. Meselâ eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren'e konuştu ve AKP iktidarına "Mevcudun toplumla ilişkisinde problemler oluşmuşsa, o da demokratik bir tevbe yapmalı, hatalarını görmeli, kendini güncellemeli" diye yol gösterdi!
Taşgetiren, Cemil Çiçek'in "Yeni parti mevcut sistemle ilgili ne düşünüyor? Bu sistem mi revize edilmeli, yoksa parlamenter düzen mi gelmeli, parlamenter düzen isteniyorsa onun parametreleri ne olmalı? Bu sistem iyi de şoför mü kötü, yoksa bu sistemin problemli yanları ne? Bunlar ifade edilmeli." dediğini yazdı!
***
Peki Türkiye'nin daha da kötüye gitmemesi için çözüm nedir? Biz yıllardan beri, Türkiye'nin yönünü kaybettiğini söylüyor ve bu sebeple 1992 yılından itibaren "Türklüğün Yeni Dünya Düzeni" gibi eserlerle bir çıkış yolu olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Burada esas olan aydınların ve halkın hedefte birleştirilmesidir.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, 23 Haziran'dan önce "Başkanlık denilen sisteme geçtik ama şimdi anlaşılıyor ki bu sistemin mimari bir tasarımı daha yok. Her gün yapbozlara sistem kurulmaya çalışıyor ama bürokrasi çalışmıyor. Saray'ın her türlü beslenme damarları tıkanmış durumda. Dolayısıyla artık bir çöküşün ve kaybetmenin başlangıcı bu." diyordu.
Şimdi de İndependent Türkçe'den Can Bursalı'ya "Devlet mekanizmaları, deneme yanılmayla değişiyor. Devlet dediğimiz mekanizma çok büyük çöküş içinde. Türkiye'nin bugün ihtiyacı, bütün kimliklerin ötesinde ama yokmuş gibi davranmayan, ihtiyaç ve taleplerini anlayan bir yapı. Sadece kimlik meselesi de değil. Ekonomik bakımdan üç farklı Türkiye var. Sosyolojik olarak ise, muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler var. Türkiye'nin sadece 4 kimliği (4 eğilimi) kapsayan değil, üç Türkiye'yi kaale alan yeni bir siyasi programa, ütopyaya ihtiyacı var." dedi.
***
Aslında Türkiye'nin ütopyası vardır. Etnik ve dini hedefler peşinde koşanlar ile devlet güdümlü partiler, bu ütopyayı tahrip etmiştir. Sonuçta yine Atatürk'te, kuruluş felsefesinde buluşmak zorundayız. Gerçek bir lider, bütün sorunları halkın zihninden çıkarıp, hepsini ortak bir hedefe yöneltebilir!