Biden, 32 yıl önce böyle tehdit etmişti?
Amerikan seçimleri konusunda, Türkiye açısından Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun şu tespiti geçerlidir:
"Amerika'da derin devlet denen bir yapılanma var. Pentagon'da etkili, CIA'da etkili, başka kurumlarda etkili. Esas olan bu müesseselerin tavrıdır. Biden'ın Türkiye'ye karşı hoşa gitmeyen ifadeleri vardı. Trump, sanki o kadar değilmiş gibi gözüküyor. Yani ikisi arasında Türkiye'ye karşı çok da ciddi bir fark olacağını düşünmüyorum. İkisi de Ortadoğu'da 'Büyük İsrail Projesi'nin hayata geçmesini gaye edinmişlerdir."
***
Konuyla ilgili 32 yıl öncesinden tespitlerim var! Joseph Biden, 1988 yılında, Türkiye'nin Filistin davasını destekler tarzdaki tutumu üzerine ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı sıfatıyla, "Türkiye'nin etrafını ateş çemberine çeviririz" tehdidinde bulunmuştu!
O tarihten itibaren Türkiye'nin etrafında olup bitenleri gözümüzün önünden geçirecek olursak, adamın dediğini yaptığını görürüz… Irak ve Suriye üçe bölündü, Balkanlar ve Kafkasya karıştırıldı, şimdi Doğu Akdeniz'de "Mavi Vatan"a göz diktiler!
Yarı resmi vakıflar ve devletin görevi!
Hatay Dörtyol'dan Kazım Yalçın, "Sayın Bulut Bakınız, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un, 'Türkiye genelindeki 1003 sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfımıza periyodik pay olarak 186,8 milyon lira kaynak yolladık. Bu rakamın 6,6 milyonu İzmir'deki SYDV'lerimize aktarıldı.' dediğini belirterek 'Kim bu vakıflar?' diye soruyorsunuz. Ülkemizde 81 il ve 922 ilçemiz mevcuttur. Toplamı 1003 yapmaktadır. Ben belediye başkan yardımcılığından emekli olduğum için biliyorum; her ilçe kaymakamlığımızın sevk ve idaresinde SYDV'ler mevcuttur. Bakan Selçuk, bu vakıflarımızı kastetmektedir." bilgisini verdi.
***
Kazım Yalçın'ın tespiti doğrudur. Zaten ben de "Bu durumu, bakan da kucağında bulmuş... Düzen böyle kurulmuş!" demiştim ama yazımdan, söz konusu yarı resmi vakıflar dışındaki vakıfların kastedildiği de anlaşılabileceğinden, şu ayrıntıları da bilginize sunuyorum:
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, 1986 yılında, Turgut Özal'ın başbakanlığı sırasında kabul edilen 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümlerine göre her il ve ilçede kurulmuştur.
Yasaya göre bu vakıflar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının idari yapılanması içerisinde yer almıyor ama denetimini, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapıyor. Valiler ve kaymakamlar, vakfın tabii başkanı oluyor ve mütevelli heyetlerini, kamu görevlileri oluşturuyor. "Bakanlığın vakıf personeli üzerinde herhangi bir yetkisi yok" deniliyor ama işe alımlar için başvurular, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın İnternet sitesinden yapılıyor.
***
Muhalefet, bu vakıfların özellikle seçim dönemlerinde siyasi amaçlarla kullanıldığı iddiasını sık sık dile getirmiştir. Devletin, fakir fukaraya yardım etmek için vakıf kurmasına, denetim dışı fon kurmasına ve bu fonlardan, sosyal yardım ve dayanışma vakıflarına para aktarmasına gerek yoktur. Bu tür fonların nasıl kullanıldığı, Sayıştay denetimine tabi değildir. Fonları kullanan da hükümettir, para akıtılan vakıfları denetleyen de... Bu durum, hukuka aykırıdır.
***
Son olarak İzmir'deki depremzedelere bu vakıflar üzerinden yardım yapılması da doğru değildir. Depremzedeler, vakıflara muhtaç düşmüş fakir fukara insanlar değil, bir felaketle karşı karşıya kalmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır.
Kaldı ki, 1003 yarı resmi vakıf dışındaki vakıflara da devletin inşa ettiği binalar tahsis edilmekte, ihale alanlar, bu kurumlara yardım yapmaya yönlendirilmekte, böylece devlet içinde devletçikler oluşturulmaktadır.