Beraat, müebbet bu nasıl adalet?
28 Şubat davası merhum Hasan Celal Güzel tarafından açılmak isteniyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/77 sayılı dosyasında, "Kovuşturmaya yer olmadığına yer verilerek beraat" kararı veriliyor.
İtiraz üzerine yargı, "kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmadığı" gerekçesiyle itirazın reddine karar veriyor.
Bu gelişmelere rağmen, FETÖ''cü savcı Mustafa Bilgili davayı yeniden açıyor.
28 Şubat davası başladıktan, askerler 13 ay tutuklu olarak dava devam ederken sanık avukatları, Güzel davasındaki beraat kararını öne sürerek, "Davanın yürütülmemesi ve beraat verilmesi" talep ediliyor.
FETÖ''cü hâkimler, Güzel kararında "beraat" veren ilk derece mahkemesine "Bu kararın kaldırılması" başvurusu yapıyor.
Bugün FETÖ''den tutuklu 3 hâkim yıllar sonra verdikleri kararı kaldırıyorlar.
Yargıtay kararında deniyor ki;
- "İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen ara kararı ile usulü eksiklik giderilmiş ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın mercii kararı ile kaldırıldığı görülmekle kovuşturma şartının yargılamanın başında, henüz esaslı muhakeme işlemleri icra edilmeden gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında bu safhada ayrıca durma kararı verilmemesi; "Hükmün esasına tesir eden bir usul hatası" kapsamında değerlendirilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır."
13 aylık tutuklama ve yargılama sürerken, "Henüz esaslı muhakeme işlemleri icra edilmeden" diye verilen karar "hukuki" değil, "siyasi" bir karardır çünkü açık ve net şekilde "usul hatası" vardır.
Bir mahkemeden "beraat" diğerinden "müebbet" verilen 28 Şubat dosyası Anayasa Mahkemesi''ne gittiğinde "adalet" kuşku yok ki sağlanır.
Rıfat Serdaroğlu
19, 20 ve 21. Dönem İzmir milletvekilliği ile Sağlık ve Devlet Bakanlıkları yapan ve bugün Doğru Parti Genel Başkanı olan Rıfat Serdaroğlu yaptığı açıklamada 28 Şubat mahkûmiyetleri için özetle şunları söylüyor:
"80 yaşın üstündeki emekli generaller, cezaevine girecekler!
Verilen kararın elle tutulacak tek yanı yok.
- Bu karar, FETÖ''yü aklıyor bir,
- Zaman aşımı kuralını ihlal ediyor iki,
- Yasalar geriye doğru işletilmez kuralını çiğniyor üç!
Millî Güvenlik Kurulu kararını uygulayan görevlilere böyle saçma bir suç isnat edilmesi akıl alacak bir şey değildir.
AKP iktidarı ve resmî-sivil elemanları da aynı kurallarla yargılanırsa bakalım o zaman nasıl feryat edecekler?
28 Şubat MGK kararları Başbakan Erbakan''a, yardımcısı Çiller''e, İçişleri Bakanı Akşener''e zorla mı imzalatılmış?
Kim zorlamış? Nasıl zorlamış?
Eğer bir zorlama varsa niçin durumu kamuoyu ile paylaşıp istifa etmemişler?
13 Mart 1997 günü Erbakan başkanlığında toplanan, Bakanlar Kurulu''nda tüm bakanlar 28 Şubat kararlarını imzaladılar.
Askerler, Bakanlar Kurulu toplantısına girip başbakana ve bakanlara MGK kararlarını zorla mı imzalatmışlar?
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, 28 Şubat 1997 MGK kararlarından tam 1 ay sonra, tüm Valiliklere, "çok yönlü tehdit olan irticanın bertaraf edilmesi" için genelge gönderdi!
Bu genelgeyi, Akşener zorla mı gönderdi? Askerler baskı mı uyguladı?
Eğer bir tehdit, baskı varsa nasıl, 28 Şubat''tan sonra tam 4 ay iktidarda kaldılar ve 30 Haziran 1997 günü istifa ettiler!
Yoksa "Aman 4 ay daha kalın" diye baskı mı yapıldı?
Eğer bu emekli askerlerin yaptıkları, müebbet hapsi gerektiren suç ise;
- FETÖ denen ''Silahlı Terör Örgütü''nü Türk Devletine yerleştirmek suç değil mi?
- Devletin ''Kozmik Odası''nı FETÖ-CIA militanlarına açmak suç değil mi?
Suç, millî iradeyi, Türk Milletinin iradesini ve seçimleri YOK SAYMAKTIR!
Bahçeli dedi ki; "Bugünkü muhalifler başa gelirse, millet ayağa kalkar ve bunlara iktidar verilmez!"
Erdoğan dedi ki; "Avara kasnak gibi dolaşan muhaliflere, iktidarı teslim edemeyiz!"
Dinleyin bakın;
Sizin, iktidarı "teslim etme veya etmeme" gibi bir hakkınız yok! "Devretme" göreviniz var.
Hem de söke-söke!
Bu konuşmalarınız, "Anayasayı ihlal suçu" demektir.
O Anayasa var ya, kafanıza bir düşerse feleğinizi şaşarsınız.