Benzin mi içtiler ki mideleri bulanmıyor?
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda herhangi bir sorun bulunmuyor. Bugün Türkiye ile ilgili basın özgürlüğü tartışmaları, esas zemini olan medya alanıyla ilgisini yitirmiş durumda." dedi.
Altun, "Şu an Türkiye'de farklı ideolojik bakışlara sahip birçok televizyon kanalı, gazete, internet sitesi ya da yeni medya platformu mevcut. Bu ortamlarda her türlü muhalif ses rahatlıkla görüşlerini dile getirebiliyor. Esasen bakıldığında medya dünyasının yarısının ideolojik sermayesinin Erdoğan karşıtlığı ya da muhalefeti olduğu görülebilir. Bununla birlikte hükümet yanlısı medyanın varlığı da son derece doğal." diye görüş bildirdi.
***
"Basın özgürlüğü tartışmaları, esas zemini olan medya alanıyla ilgisini yitirmiş durumda" cümlesi, diğer ifadelerden bağımsız olarak ele alındığında çok doğru bir söz. Çünkü medya alanında gazetecilik, yüzde 90-95 oranında bitmiştir.
Gazete ve televizyonlar artık haber veya araştırma peşinde koşmuyor, kendilerine verilen açıklamaları yayınlıyor, böylece iktidar veya muhalefet ittifakının halkla ilişkiler faaliyetini sürdürmüş oluyor, ayrıca metin yazarı olarak faaliyet gösterenler de hayal ürünü haberler yazarak halkın moralini yüksek tutmaya çalışıyor.
Mesela Sabah gazetesinde, neredeyse her gün emeklilere zam ile ilgili haberler var ama Temmuz ayında önceden kararlaştırılmış küçük bir zam yapılacak hepsi bu!
***
"Medya dünyasının yarısı Erdoğan karşıtı" tespiti de doğru galiba! Şöyle ki Fox Tv ve Halk TV, diğer bütün hükümet yanlısı kanallardan daha fazla seyrediliyor! Bu da haksız rekabet oluşturuyor! Fox Tv ve Halk Tv zaman zaman kapatılmalı ki hükümet yanlısı diğer kanallar, onların reyting ortalamasına yetişebilsin!
Şaka bir tarafa, medyaya cemaatçilik girdiği günden itibaren tetikçilik, yalan haber üretmek, aydınlara, TSK ve MİT mensuplarına veya cemaate engel çıkaran herkese kumpas kurmak, iftira atmak normal bir faaliyet gibi algılandı. Cemaatin gazeteleri, televizyonları kapatıldı ama şimdi yalan haber üretmek, iftira atmak veya gerçeği ters yüz ederek aktarmak, hükümet yanlısı medyanın birinci vazifesi haline geldi.
Tetikçilik sadece medyada ortaya çıkmadı! Cemaatçi polisin sahte ihbar mektupları üretmesi, sonra bunları cemaatçi medyada yayınlatması, ardından cemaatçi savcıların dava açması ve nihayet cemaatçi hâkimlerin mahkûmiyet kararı vermesi söz konusuydu. Bütün kurumlar temiz de medya kirli değildi. Kirlenme, uydurma bir örgüt şeması üzerinden, "Bir savcı bulun, delillendirin" diye siyasi bir talimatla başlamıştı. Üstelik bu talimatın Oval Ofis'te kararlaştırıldığı da itiraf edilmişti. Yani kirlenme ABD kaynaklıydı!
Siyasi rakipleri tasfiye etmek ve yerel veya genel iktidarı ele geçirmek veya elde tutmak için her türlü yolu mübah görmek, mafya yöntemlerine başvurmayı gerektirir. ABD zaten bir mafya devletidir! Türkiye'nin Amerikan yörüngesindeki dönüş hızı, hukuk devletinden mafya devletine geçiş sürecini belirlemiştir. Zannetmeyin ki Türkiye'deki siyasi iktidar, Amerikan emperyalizmi ile mücadele ediyor… ABD, dayatınca İran'ı beş dakikada sattılar, petrol ve doğalgaz alımını durdurdular.
***
Bazıları basın özgürlüğünü kısaltarak "B.Ö." diye geçiştiriyor; "böööö" diye telaffuz ediyor. Kusma fiilinin konuşma dilinde ifadesi gibi yani… Türkiye'deki her alandaki yozlaşma, gerçekten mide bulandırıcı…
Fakat bazıları bu duruma alıştı. Tankçı sınıfında görev yapan askerlere benzin içirilirdi ki, benzin kokusuna alışsın da aracın içindeyken midesi bulanmasın. Galiba birçok meslek erbabına da yeşil bir bir sıvı içirildi ki, bu kadar vicdansızlaşabildiler, mideleri bu haksızlıkları kabul edebiliyor!