Bebekler bile olgunlaşırken...
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üniversitelerimizin tamamının KYK''ya ait yurtlarını depremzedeler için kullanacağız, zira yaza kadar üniversitelerimizi tatil ediyoruz" dedi.
Erdoğan''ın bu açıklamasının ardından Cevizlibağ''daki KYK Atatürk Kız Öğrenci Yurdu''nda kalan öğrencilerin yurttan ayrılması istendi.
Yurt yönetimi, öğrencilerden gelen tepkiler üzerine, süreyi 15 Şubat''a kadar uzattı...
Haberler böyle...
***
Bilindiği gibi deprem bölgesinde 13 milyonluk bir nüfus vardı. Bu nüfusun üniversite öğrencisi durumundaki gençlerinin bir kısmı kendi memleketlerindeki üniversitelerde okurken, çoğunluğu da deprem bölgesi dışındaki üniversitelerin öğrencisi durumundadır. Elimde bir oran yok ama herkes bu tespitin gerçeği ifade ettiğini bilir.
Bu durumda, iktidar, bütün üniversite öğrencilerini depremzede haline getirmiş oluyor! Bölgeden gelen gençler ise aileleri sokakta kalmışken kendileri de bütün yurtta kalan öğrenciler gibi büyük şehirlerde sokağa atılmış olmuyor mu?
Tabii ki acılar paylaşıldıkça azalır ancak böyle değil...
Nitekim deprem öncesi ve sonrası yerinde uyarılarıyla dikkat çeken Prof. Dr. Naci Görür, "Tüm üniversiteleri uzaktan eğitime devam etme ve bir bakıma kapatma anlamına gelen kararı doğru bulmuyorum. Deprem bölgesinde böyle bir karar alınabilir ama tüm ülkede hayır. Deprem de dahil tüm sorunlarımızın çözümü eğitimdir. Her koşulda eğitime devam edilmeli..." diyor...
Görür, "her koşulda" diyor ya bakınız Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Savaşı sırasında, 15 Temmuz 1921''de Maarif Kongresi''ni toplamış ve ülkenin geleceğinin eğitim olduğunu göstermiştir...
***
Depremzedeler, kış şartlarından dolayı çadırlarda barınamayacağından, muhalefetin önerdiği gibi turizm sezonu başlayıncaya kadar otellerde misafir edilir. Bu arada hızla "geçici kentler" kurulur ve depremzedeler, kendi illerine dönerek yıkılan şehirlerinin daha güvenli olan yamaçlarda inşa edilmesi faaliyetlerine katılmış olur.
Erdoğan ise "Sizlerden 1 yıl süre istiyorum. Allah''ın izniyle bir yıl içerisinde bu inşaatların inşaasını yapacağız." diyor...
Bir yıl süreyi Erdoğan''a kim verebilir? Halk değil mi? Halkın bu yetkiyi vermesi için seçim yapılması gerekir. 13 milyon insan ülkeye dağılmaya başlamışken nasıl oy kullanacak? Yurtlarından atılan üniversite öğrencileri nerede oy kullanacak?
Yoksa Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görev süresini bir yıl daha seçimsiz olarak uzatmak mı istiyor?
***
Depremle ilgili temel gerçekler ise şöyledir:
"Bu depremle birlikte ortaya çıkan mekanizmalar ve ilişkiler meselenin sandığımızdan daha vahim olduğunu ortaya çıkardı. Uzun zamandır normal hayatı olağanüstüleştirerek yaşamayı kanıksadığımız için, belli ki içine düştüğümüz kıskacın vahametini algılamakta zaafa düşmüşüz. Çok basit ama bir o kadar da acı olan şu: Türkiye yönetilemiyor. Ve yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor. Eğer bugün birilerinin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin ''millî birlik ve beraberlik'' nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak; bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız."
Bu sözler, 24 yıl önce 23 Ağustos 1999 tarihinde Ömer Çelik tarafından, Yeni Şafak''ta yazılmıştır. Sanki bugünü anlatmış...
Devlet mekanizması bozulmuş, yerine tarikat mekanizmaları kurulmuş...
***
Bir köpeğin kaybolan yardım aracına rehberlik yaptığı, bebekleri bile olgunlaştıran depremin, bakan seviyesinde bulunan bir-iki kişiyi çocuklaştırdığını görüyoruz...
"Millî birlik ve beraberlik", iktidarların beceriksizliklerini örtmek için kullandığı bir kavram olmaktan çıkarılmalıdır. Yoksa halk her zamankinden daha fazla bir ve beraberdir. Yeter ki partizanlık ve ideolojik bağnazlık, gözlerimizi kör etmesin...