Bayram değil seyran değil…

Çözüm süreci Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına HDP hayır dediği için bozulmuştu.

HDP, Erdoğan’ı başkan yapacak, Erdoğan’da HDP’ye istediklerini verecekti.

O süreçte, Öcalan’ın silahlı ve illegaldir dediği KCK’dan tutuklananlar tahliye edildi.

Özerklik, ana dilde eğitim tartışmaları sürerken patlayan silahlar ve Erdoğan’ın istediğini alamayacağını anlaması üzerine süreç bitti.

Şimdi aynı süreç yeniden başlatılmak isteniyor, bu defa hedef; Erdoğan’ı ölünceye kadar CB makamında tutmak, tek adam iktidarı kaydı hayat şartıyla sürdürmek.

Karşılığında DEM Parti’ye ne verileceği ise pazarlıklara bağlı.

Onun için Bahçeli’nin -bayram/seyran değilken- DEM Partililerin elini sıkması sanıldığı gibi İsrail tehdidi ile ilgili değil. On milyon nüfusu olan (ki bunun 2.5 milyonu Arap) bir ülke ne Türkiye’yi tehdit edebilir ne de nüfus kapasitesini aşan bir alana yayılabilir.

İktidarın anayasayı değiştirebilmesi için, Gelecek/Saadet ve DEVA ile birlikte DEM Parti’nin oylarına ihtiyacı var. İktidar DEM Parti dışındakileri çantada keklik olarak görüyor. Nitekim GP’den bazı milletvekillerinin bu yöndeki eğilimlerini gösteren beyanları çıktı. Eksikler ya DEM Parti ile yahut vicdanını ‘satmaya’ hazır siyasetçilerle tamamlanacak. Bunu CB seçiminde de gördük, bir aday milliyetçi seçmenden aldığı oyu götürüp Erdoğan’ın ayakları altına serdi. Aynı yolu takip eden başkalarının da çıkması sürpriz olmaz.

Yeni bir çözüm süreci kelimenin tam anlamıyla Türkiye’nin bölünmesi olur. (Bu konuda İrfan SÖNMEZ’in Kayıp Barış kitabı mutlaka okunmalıdır). Erdoğan bunu deneyerek bölücü oyları yüzde 5-6’dan yüzde 13’lere kadar çıkardı. Güneydoğu’da sistemli bir Kürtleşme-Kürtçeleşme kampanyası var. DEM Parti, Erdoğan’ın zaafını gördüğü için 13 Ekim’de “Öcalan’a Özgürlük” mitingi yapma kararı almıştı. Tepkiler üzerine Valilik bu mitingi yasakladı. İyi de etti. Lakin DEM Partili belediyelerin birçok yasa dışı tasarrufuna göz yumuluyor. Söz gelimi Türk bayrağı salonlardan kaldırıldı, İstiklal Marşı neredeyse yasaklandı, buna rağmen MHP ve AKP’den en küçük bir tepki gelmedi. İktidar ve bileşenleri sağıra yattıkça HDP daha da pervasızlaşıyor. Görüntü şu; her türlü hainliği yapsınlar yeter ki, Erdoğan ömür boyu başkan olsun. Bu zihniyette bir milliyetçilik kırıntısı bulunabilir mi?

İspanya’da sağ partiler ikna edildikten sonra anayasa değiştirilmiş, üniter devletten federalizme geçilmişti. Sanılmıştı ki böyle yapınca ayrılıkçı BASK ve Katalan milliyetçiliğinin tansiyonu düşecek. Tam tersi oldu, özerklik hem sınır çizmiş, hem de ayrılıkçılığı kurumsallaştırdı. Şimdi aynısı Türkiye’de denenmek isteniyor.

Milliyetçi taban Bahçeli’nin böyle bir düzenlemeye cevaz vermeyeceğini sanıyor. Oysa Bahçeli o kadar kabul edilemez uygulamayı kabul etti ki, böyle bir beklenti ile teselli bulmak ham hayaldir. MHP tabanı böyle bir şeye evet der mi? Demez ama milliyetçiliği bir parti veya liderin peşinden gitmek gibi görenler gözü kapalı bu süreci destekleyeceklerdir. Çocuğumuza bir onbaşılık, kendimize bir ihale kaparız düşüncesi ne yazık ki vatan/millet meselelerinin önüne geçti.

Anayasalar millet için yapılır, bir kişiyi mutlu edip ülkeyi yeni maceralara sürüklemek için yapılmaz. Mevcut siyasi tablo karanlık günlerin bizi beklediğini gösteriyor. Belli ki bu ülkenin vatanseverlerini ağır ve zor siyasi mücadele bekliyor. Her

Yazarın Diğer Yazıları