Baykal ile bir telefon görüşmesi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisini yerel seçimlere hazırlarken, AB ile ilişkileri tazelemek, durumu yerinde tespit etmek ve ana muhalefet partisinin görüşlerini yansıtmak için Brüksel’e gitmişti.
Baykal’ın Brüksel’de Kıbrıs ile ilgili olarak “Kapsamlı çözümün iki toplumun eşitliğine ve yeni bir federal devletin kurulmasına dayanması gereği”nden söz etmesini eleştirmiş ve “O halde Erdoğan’dan ne farkı kalıyor Baykal’ın. ’Federal devlet’ demek KKTC’nin fiilen ortadan kalkması demek değil mi?” diye sormuştum.
Baykal, sık görüştüğü ortak bir dostumuza konuyu yanlış anladığımı söyleyince kendisini telefonla aradım.

***

Deniz Bey, söze “Konu bir tek sizin dikkatinizi çekmiş. Bir tek siz fark etmişsiniz, hassasiyetiniz için teşekkür ederim ama siz de yanlış anlamışsınız” diye espriyle başladı ve devam etti:
“Kıbrıs konusunda ‘yeni federasyon’ sözünü bilerek telaffuz ettim. Sürdürülen müzakere sürecinde, Türkiye adına ne konuşuluyor bilmiyoruz. KKTC Cumhurbaşkanı Talat da bu konuda kamuoyuna bilgi vermiyor.
‘Tek egemenlik’ diye bir ifade kullanılıyor. Halbuki, bizim Türk tarafı olarak başından beri söylediğimiz iki devlete dayalı bir federasyon düşüncesiydi. Burada federasyon kuracak iki devletin kendi egemenlik haklarını devam ettirmeleri, bu egemenliklerinin de uygun gördükleri kısmının federasyona devri söz konusu idi. Türk tarafının isteği, ‘sıfırdan doğum’ hatta ’bakire doğum’ denilen bir formüldü, Hristofyas bunu reddetti.
Sıfırdan doğumda, yeni bir devlet kurulması fikri vardır, ‘federasyon için çalışıyoruz’ demek bugün varolan Kıbrıs devletine monte olmak demektir. Rum tarafı, ‘BM’ye üye olan, AB’ye üye olan bir devlet vardır. Yeni bir federasyon kurmaya ne gerek var. Bu devletin içinde siz de yerinizi alın’ diyecek; öyle görünüyor. Bu bir bilgi değil ama, oraya doğru götürüyorlar.
Bunun üzerine ben bir rezerv koydum ve ‘yeni federasyon’ dedim. Yeni bir federasyon lafının altında böyle bir anlayış vardır. Yani varolan Kıbrıs Rum devletine yamanmayı kabul edemeyiz, yeni bir ortaklık kurulursa kurulur, yoksa KKTC yoluna devam eder.”

***

Baykal’a kendisinin ana muhalefet partisi genel başkanı olarak Türkiye’yi temsil ederken, yeni bir federasyon fikrini savunmasının doğal olduğunu, ancak bizim gazeteci olarak daha radikal düşündüğümüzü belirttim.
Çünkü bize göre, Türkiye’nin uzun yıllardır savunduğu politika da olsa yeni de olsa federasyon fikri temelinden yanlıştır. Türk halkı da Türkiye’nin bu yöndeki dış politikasını doğru bulmamaktadır. Dolayısıyla kamuoyu baskısını, iktidar partisi veya muhalefet partileri üzerinde her zaman hissettirmek de bizim görevimizdir.
Baykal, “Tabii ki eleştirilere de açığız ama değer verdiğimiz bir yazarın bizi yanlış anlamasını da istemeyiz. Bunun için yeni federasyon ile ne demek istediğimi bilmenizi istedim” dedi.
Karşılıklı teşekkür ederek telefonu kapattık.

***

Baykal ile konuştuktan sonra bu yazıyı bağlarken “yeni federasyon” kavramından hareketle aklıma şu düşünceler geldi:
Türkiye’nin AB karşısındaki konumu da bir çeşit yamanma durumu değil midir? AB’nin kurucu ilkelerinin tespitinde Türkiye yok. AB’nin ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri politikalarının tespitinde Türkiye yok. Türkiye, henüz AB’ye girmeden Anayasa’ya aykırı olarak Gümrük Birliği’ne girdi, okumadan bütün AB mevzuatını kabul etti. Bu da yetmezmiş gibi Türkiye’den, etnik ve dini azınlıklar oluşturması, Fırat ve Dicle su havzası yönetimini, içinde İsrail’in de bulunduğu uluslararası bir konsorsiyuma devretmesi istenmiyor mu?
O halde, AB ile Türkiye’nin ortaklığı nasıl mümkün olabilir?
Olur deniliyorsa, AB ile eşitliğe dayanan yeni bir ortaklık anlaşması imzalamak gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları