Batı'da yeni tartışma: "Türkiye, NATO'dan uzaklaştırılmalı mı?"
Obama’nın Türkiye gezisinden sonra ABD’nin önemli dergilerinden olan National Review’de, William J. Walsh, “Türkiye’deki ABD karşıtlığı iki ideolojik baskının birleşmesidir: İslamcı bir Batılılaşma karşıtlığı ve paranoyak Türk milliyetçiliği. Bunlardan ilki Müslüman dünyasında 30 yılı aşkın bir süredir yaşanan daha geniş kapsamlı sapmanın bir parçası. Türkiye’deki ABD karşıtlığına neden olan ikinci baskı Orta Doğu’nun komplo teorilerini sezme yeteneğini paylaşıyor olmasıdır” diye yazdı.
* * *
Asıl bombayı ise Die Welt gazetesinde, Orta Doğu Forumu Başkanı Daniel Pipes patlattı:
Yazısında “NATO, 60. kuruluş yıldönümünde Türkiye’nin öncülüğünü yaptığı aşırı İslamcılık sorunuyla karşı karşıyadır” görüşünü ayrıntılarıyla inceleyen Pipes, özetle şöyle yazdı:
“Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle NATO’nun misyonu değişmiş ve kimilerine göre İslamcılık yeni stratejik düşman olarak belirmeye başlamıştır. NATO’nun 1995 yılındaki Genel Sekreteri Willy Claes, İslamcılığı NATO’nun ezeli düşmanı Komünizm ile kıyaslamış ve ‘köktendincilik en az Komünizm kadar tehlikelidir” ifadesini kullanmıştı.
Dönemin İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar da İslami terörün küresel bir tehdit olduğunu ve NATO ülkelerine yönelik bir tehdit oluşturduğunu açıklamıştı.
Claes ve dönemin İspanya Başbakanı haklı çıktılar. Fakat İslamcılar 28 üyenin oluşturduğu NATO’nun içine girmiş durumda. NATO, üye ülkelerden birinin hükümetiyle kafa kafaya gelmemek uğruna, en önemli stratejik tehditler arasında bulunan İslamcılığa karşı mücadele veremiyor.
Gazeteci Caroline Glick, Washington’un, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaştırılması fikrini gündeme getirmesini bekliyor. Obama yönetimi böyle bir şey yapmayacaktır. Fakat Ankara NATO’yu güçsüzleştirmeden önce, bu konuyu soğukkanlı gözlemcilerin ayrıntılı bir şekilde düşünmelerinde fayda vardır.
* * *
Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Elmar Brok ise “Türkiye hükümetinin NATO Genel Sekreterliği konusundaki tutumu, aslında daha önemlisi, İslam ülkelerinden Türkiye’nin aranarak Rasmussen’in Muhammed karikatürleri nedeniyle seçilmemesi yönündeki isteklere dayanan gerekçesi; Türkiye’nin kendiliğinden de böyle bir topluluğa tam üye olmaya hazır olmadığını gösteriyor” dedi.
Avusturya’nın 817 bin tirajlı gazetesi Kronen Zeitung, “Huzur kaçırıcı Türkiye” başlıklı bir yorum yayımlarken Fransa’nın Les Echos gazetesinde Jacques Hubert, Henri Barkey’in “Suriye ile İran, ABD ile doğrudan konuşacak olursa Türklerin eline ne kalır?” diye sorduğunu yazdı.
Londra’da Arapça yayımlanan el Hayat gazetesinde Bakr Sıdki ise ilginç bir seçim değerlendirmesi yaptı:
“Bulgaristan’dan, Irak’tan veya Kafkaslar’dan göç eden Türkler, genel olarak milliyetçi eğilimliler ve MHP başta olmak üzere milliyetçi sağ partilere oy veriyorlar. Kürtlerin büyük çoğunluğunun Kürt partilere oy verdiği zaten bilinen bir gerçek ancak bazı Alevi Kürtler, CHP’den yana oy kullanabiliyor. Diğer taraftan Ermeni cemaatinin büyük bir kısmı, oyunu AK Parti’den yana kullanıyor!”
* * *
ABD basını Türkiye ile ilgili kendi paranoyalarını sergilerken, Avrupa Basını, genel olarak Türkiye’nin AB’de yeri olmadığına dair yorumlara yer veriyor.
Türkiye’yi yönetenler AB’ye girmeye çalışırken, NATO’dan da olacak galiba. İyi de olur aslında. Türkiye başının çaresine bakar!