Başbakan’a kurulan sinsi tuzak...
Gazeteye geldiğimde asansörde karşılaştığım arkadaşlar, “Vaay, demek bilgileri Genelkurmay’dan alıyorsun” diye şaka yollu takılınca, “Hayırdır, nereden çıkardınız?” diye sordum. Zaman gazetesinde yayınlanan bir haberde adımın geçtiğini söylediler. Aynı haberin Habertürk’te de yayınlandığını gördüm.
Zaman’daki “Gazetecilerin köşe yazısı Genelkurmay’dan” başlıklı ve Bayram Kaya imzalı habere göre Ergenekon yargılamasını yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine “naip hakim” Hüsnü Çalmuk öncülüğünde “internet andıcı” davası kapsamında, Genelkurmay Başkanlığı’nın gönderdiği hard disklerin incelenmesi tamamlandı ve hazırlanan rapor mahkemeye sunuldu.
Haberde “Genelkurmay’ın sıkı ilişki kurup bilgi gönderdiği gazeteciler” denilerek isimler sıralanıyor. Listede benimle birlikte Genel Yayın Müdürümüz Hayri Köklü’nün de ismi var..
***
Raporda ise Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’nin kendi oluşturduğu bilgileri, hukukçu-öğretim üyesi gibi imzalarla gazetelerin genel yayın müdürleri, Ankara temsilcileri ve bazı köşe yazarlarının İnternet adreslerine gönderdiği bilgisi var. Sadece Yalçın Bayer’in bir yazısından örnek veriliyor ve bir hukukçu imzasıyla gönderilen yazının yayınlandığı belirtiliyor. Gazetecilerle ilgili bunun dışında bir bilgi yok. Yalçın Bayer’in köşesinin, her gün “okur mektupları” yayınlanan bir köşe olduğunu dikkate alırsanız, böyle bir yazının yayınlanmasında hiçbir sorun yok..
Raporda, İnternet adreslerine yazı gönderildiği belirtilen gezetecilerle ilgili en küçük bir suçlama da yok. Yine 14 gazeteci deniliyor ama bu, sadece ilgili dairenin bir dosyasında yer alan İnternet adreslerinden oluşuyor. Hemen üstünde yedi gazetecinin daha İnternet adresi var.
Fakat Zaman, bunların hepsini vermemiş, 14 demiş ama 11 kişinin adını yayınlamış. Üç kişinin adını gizlemiş!
Benim İnternet adresime her gün, 300 civarında mesaj gelir. Niteliğine göre bunların 20-30 kadarını okurum. Diğerlerini okumadan “hepsini seç”erek çöpe atarım. Kaynağı belli olmayan hiçbir mesaja yer vermem.
Peki gerçek durum böyle olduğu halde, “Gazetecilerin köşe yazısı Genelkurmay’dan” başlığı nereden çıkıyor?
Asıl operasyon bu değil mi? Etkili gazetecilerin adını kirletmekte kimin ne menfaati var?
Raporu hazırlayan hakimin böyle bir niyeti olmadığı açıkça görüldüğüne göre haberi yazan ve yayınlayanların bir planı var demek ki..
Sakın hedefleri, ortada hiçbir delil yokken, ismini verdikleri gazeteciler hakkında soruşturma açtırarak hatta tutuklanmalarını sağlayıp, bir süreden beri kendilerini ve kurumlarını hedef alan Tayyip Erdoğan’ı, bir defa daha dünya kamuoyunda “gazeteci tutuklatan başbakan” olarak gösterip köşeye sıkıştırmak olmasın!
***
Ben, bugüne kadar Genelkurmay karargahından hiçbir özel bilgi almadım. Dediğim gibi kaynağını bilemediğim bilgileri ciddiye bile almam. Gazetecilik tecrübesi bunu gerektirir.
Gerçi bir gazeteci için “özel haber” hayati derecede önemlidir. Fakat, kullanmasını bilen gazeteci için açık kaynaklar özel haberlerle doludur. Benim kullandığım kaynaklar da onlardır.
Esasen resmi makamların özel veya genel açıklamalarına dayalı gazetecilik yapmayı doğru bulmadığım için kendi özel araştırmalarımın sonuçlarına güvenerek yazarım.
Sadece resmi makamlardan değil, özel sektörden, sivil toplum kuruluşlarından veya derneklerden, gerçek kişilerden gelen yönlendirme haberler için de durum aynıdır.
Tabii hepimiz, içinde yaşadığımız toplumdan, fertlerden, tarihi birikimlerden etkileniyoruz. Bunları kastetmiyorum.
***
Daha önce de bir sürü tezvirat yapıldı. Bir defasında Taraf gazetesinde Prof. Dr. Erol Manisalı’nın “yararlanabilirsiniz” dediği iddia edilen gazeteciler arasında gösterildim. Manisalı, telefonla arayıp kimseye böyle bir söz söylemediğini bildirdi ama böyle bir şey olsa bile bu beni bağlamazdı.
Genelkurmay’daki görevliler, kendi uygun gördükleri gazetecilere, “hukukçu-öğretim üyesi” imzası ile mesaj göndermişse, bunda o gazetecileri bağlayan ne vardır ki “Gazetecilerin köşe yazısı Genelkurmay’dan” denilebiliyor.
Her Pazartesi, basın ahlakı ile ilgili yazılar yazan Ekrem Dumanlı, gazetesinde böyle “operasyonel haberler” yayınlanmasına niçin izin veriyor? Bu mu gazetecilik? Yine Fatih Altaylı, böyle bir habere araştırmasını yaptırmadan niçin yer veriyor?
Bir gazeteci, kendisine İnternet’ten mesaj atıldı diye bundan sorumlu tutulabilir mi?
Kaldı ki Amerikan istihbaratının yönlendirmesi ile yazı veya haber yazan gazetecileri araştıran bile yok!