"Başarısızlığa programlanmış bir darbe girişimi!"
Ankara'da devam eden Akıncı Üssü Davası'nda gizli tanık olduğu dönemde "Kuzgun" kod adı verilen eski Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız açık kimliğiyle tanık olarak dinlendi.
Odatv'nin haberine göre Yıldız, bir sanığın, "Darbe planlaması yapmadınız mı, artılarını eksilerini konuşmadınız mı? Siz amiralsiniz, bunu nasıl sormadınız? Bu darbe başarısızlığa mı endekslenmişti?" şeklindeki sorusuna şu karşılığı verdi:
"Darbe planlamasına tanık olmadım. Bana verilen görevi aldım, ayrıldım. Şimdi kendi kendime sorduğumda evet diyorum, ama o zaman için hayır."
Şimdi tanık da sizin sanık da!
İsterseniz sorgulamaya şöyle yardımcı olayım; darbe başarısızlığa programlanmışsa, bu kurgu sadece Türkiye'nin rejimini değiştirmek için mi yapıldı?
Antisemitizm mi antitürkçülük mü?
Avrupa Birliği Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, İsrail'e eleştiriler yönelttiğini ancak antisemitizm ile yani Yahudi aleyhtarlığıyla suçlandığını belirtti ve şöyle dedi:
"Eleştirilerimin antisemitizmden ilham aldığını iddia edenler, İsrail hükümetinin eylemlerini eleştirmeme hiçbir zaman engel olamayacak çünkü bu eleştiri tamamen mantıksız. İsrail hükümetinin eylemlerini her eleştirdiğinizde bunun antisemitik olarak nitelendirilmesini kabul etmiyorum. Herkesin İsrail hükümetini eleştirmeye hakkı vardır."
Bilindiği gibi gerek İsrail devletine, gerekse küresel sermayeyi ve medyayı elinde tutan Yahudi örgütlenmesine yönelik eleştiriler, hemen "antisemitizm" denilerek bastırılmak isteniyor.
Oysa bu iki güç, Soros'un Açık Toplum Enstitüsü faaliyetlerinde olduğu gibi özellikle Türkiye'de millî kimliği ortadan kaldırmak doğrultusunda kullanılıyor. Öyleyse söz konusu güçlerin "antitürkçülük" yaptığını söyleyebiliriz değil mi?
Trump, küresel sermayeye karşı!
Karadeniz'de, Doğu Akdeniz'de ve Doğu Avrupa'da süren enerji koridorlarını açmak veya kapatmak mücadelesinin ortak bir niteliği var.
Bu durumu Nejat Eslen şöyle değerlendiriyor:
"Amerika'daki derin yapıyı da içinde barındıran ve ulusal çıkarlardan çok, kârlılığı önceleyen küreselciler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan, liberal ekonomiyi ve serbest ticareti esas alan küresel düzeni sürdürmek istemekte, korumacı ekonomiyi savunan Trump'ı bu düzene karşı Çin'den bile daha tehlikeli bir tehdit olarak görmektedir.
Bu sebeple de Amerika içinde küreselciler ile Trump arasında, bütün dünyayı etkileyebilecek bir güç mücadelesi başlamıştır ve küreselciler bütün imkânları ile Trump'a saldırmaktadır.
Bu konuda Türkiye'yi ilgilendiren önemli soru şudur; Türkiye, korumacı-küreselci karşıtı Trump yönetimine mi daha yakındır yoksa küreselci Amerika'ya mı? Yoksa Türkiye şartlara göre mi tutum belirlemektedir?"
AKP iktidarı Türkiye'yi oyalıyor!
Türkiye'yi yöneten siyasi kadronun ABD yönetimi ile bir sorunu yok aslında. Gerçi AKP'nin programını gönderen CFR, küresel sermayenin temsilcisidir ama ABD yönetiminin de daha kurulmadan "ılımlı gençler" diyerek AKP'ye Graham Fuller üzerinden destek vermeye başladığı açıktır.
Ankara, şimdi "Suriye'nin kuzeyindeki PKK devletine izin vermeyiz" diyor ve ABD'ye yönelik sert açıklamalar yapıyor ama hiçbir eyleme geçmiyor. ABD ise hiç cevap vermiyor. İktidarın kendi halkını oyalamasını bu şekilde desteklemiş oluyorlar!
TÜSİAD ise evlilik bağı kurduğu küresel sermayeden yana açık tavır almış durumda!
Türkiye'deki taraflar da Trump ve küresel sermaye arasında bölünmüş durumda! İki tarafın da hiçbir millî endişesi yok! Acı ama gerçek bu!
ABD'deki iki kanat Türkiye'nin zayıflatılmasında aynı hedefte birleşiyor. Çünkü hedefleri Orta Doğu Birleşik Devletleri'ni yani Büyük İsrail'i kurmak!
Başarısızlığa programlanmış ve rejim değişikliğinin yolunu açmış darbe bu işin neresinde peki?