Barzani’yle tehlikeli oyunlar
Mevcut gelişmeler, bölgedeki Kürt hareketlerinde tehlikeler olduğunu göstermektedir. Bunların başında Irak’taki siyasi gerginlik, PKK’nın durumu, Suriye’de devam eden olaylar, Barzani’nin ABD ve Türkiye ziyaretleri ve görüşmeleriyle yetkililerin bu konulardaki açıklamaları gelmektedir.
Olayların tümünde Barzani’nin, bağımsız bir Kürt devleti kurma düşüncesini ve bölgedeki Kürt hareketinin lideri olma beklentisini ön planda tutuğunu, bu kapsamda ortaya çıkan ve çıkabilecek olan tüm fırsatları kullanmaya çalıştığını görmek mümkündür.
***
Irak’ta Başbakanı’nın Şiileri ön planda tutması, mezhepsel gerginlik yaratmış, bölgesel Kürt yönetimiyle olan anlaşmazlığı, sorunu daha da derinleştirmiştir. Maliki yönetimi İran tarafından desteklenmektedir. Bölgede Irak-İran ittifakı yeni bir gelişme olarak filizlenmektedir. Maliki, Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi için tutuklama kararı çıkartmıştır. Haşimi K.Irak’a sığınmış olup, bir süredir de Türkiye’dedir. Irak’taki durum, çatışma ve bölünme tehlikesi yaratabilir. Maliki’nin Türkiye’yle olan ilişkileri de bozulmuş, Türkiye’yi içişlerine karışmakla itham etmiş, durum karşılıklı diplomatik gerginlik yaratmıştır. İki ülke, Suriye politikasında da anlaşmazlık içindedir.
Barzani, bir taraftan Maliki’den korunmak için Türkiye’yle yakınlaşmaya, diğer taraftan da gerginlikten istifadeyle konumunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda ABD’de başkan seviyesinde kabul görmüş ve destek almıştır. Türkiye’deki durumu da farklı değildir. Ancak ABD ve Türkiye, Irak’ın bütünlüğünden yanadır. Bu nedenle şimdilik bağımsızlık konusunda adım atamamaktadır. Ancak Irak’taki gerginliği bağımsızlık için istismar etmektedir. Her fırsatta bağımsızlıktan söz etmekte, zamanı geldiğinde bunu müjdeleyeceğini söylemektedir. Son açıklamasındaki “Irak krizi çözülmezse o zaman biz de halkımıza sorarız, onun kararını uygularız” ifadesi dikkat çekicidir. ABD’den bu konuda alacağı yeşil ışığı beklediği aşikârdır.
Barzani’nin, bu açıklamayla, bölgesel yönetimin geleceğini halk oylamasıyla belirlemeyi ana politika olarak benimsediği anlaşılmaktadır. Kerkük’teki durumu örnek olarak göstermekte, Kerkük’ün geleceğini Kerkük halkının vereceğini ve Türkiye’nin bu konuda daha anlayışlı olduğunu belirtmektedir. Tabii bunda Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmiş olması etken olmuştur. Böylece Kerkük’ü de kendi yönetimine bağlama niyetinde olduğu da açığa çıkmıştır.
***
Türkiye’nin Barzani’yle ilişkilerinde enerji, ticaret ve yatırımlar önemlidir. Ancak bölgedeki PKK varlığı, ilişkilerde en ön plandadır. Yakın zamana kadar PKK’yı barındıran ve himaye eden Barzani’nin, artık silahlı çözümden yana olmadığını söylemesi dikkat çekicidir. Bu yaklaşımı; Irak içindeki bir çatışmada kendini korumak için Türkiye’nin himayesine ihtiyaç duymasından, Türkiye tarafından kabul görmek için artık PKK’ya ihtiyacının kalmamasından, bu konuda ABD’den talimat ve güvence almasından, Türkiye’nin PKK’yla mücadelede sınır ötesi harekâta devam etmesinin kendi egemenliğini zayıflattığı düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Ayrıca gerek Türkiye’deki, gerek ABD’deki, gerekse bölgedeki siyasi atmosferin ve gelişen olayların kendisine yeni fırsatlar yarattığının da farkındadır.
Bu anlayışa, PKK’nın silah bırakması halinde Türkiye’nin operasyonları durduracağına ilişkin açıklaması eklendiğinde, Barzani’nin bu gelişmelerle bölgesindeki kontrolün tamamen kendisine geçeceğini ve böylece egemenliğini sağlamlaştıracağını hesapladığı sonucuna varmak mümkündür.
***
Suriye’ye müdahalede veya oluşabilecek bir karışıklıkta, otonom idareler ve bölünmeler olması, Kürt’lerin de bu ortamda yeni bir statü kazanması mümkündür. Barzani etkisini bu bölgede de göstererek kontrolünü, Suriye’nin kuzey doğusuna da kaydırma amacındadır.
Barzani, ABD’nin ve Türkiye’nin desteğini aldığında, hem güvenlik içinde olacağını, hem de bölgedeki bütün Kürtlerin lideri olabileceğini düşünmektedir.
***
Türkiye’deki Kürt siyasetçiler de yeni anayasanın Türkiye’yi yeniden şekillendireceğini beklemektedirler. Bu beklentiyle demokratik özerklik, kimlik, anadilde eğitim gibi hususların anayasada yer almasına çalışmaktadırlar. ABD’de toplantılar düzenlemektedirler. Kürt birliğinin sağlanmasında Barzani’yi de ön plana çıkarmaktadırlar. PKK’yı terör örgütü olarak görmediklerini açıkça ifade etmektedirler. Kürt konusunun bölgesel olduğunu ileri sürmektedirler.
Türkiye’nin İran, Irak, Suriye, İsrail’le ilişkilerinin bozulmasından sonra bağımsızlık peşinde koşan Barzani’yi, bölgede tek ortak olarak görmeye başlaması endişe vermektedir. Ankara, politika, strateji, söylem, eylem ve davranışlarında tehlikeli oyunlar içine girmekten kaçınmalıdır. Haziran’da Erbil’de düzenlenecek Kürt Konferansı’na da dikkat edilmelidir.