Barzani sonrası Şii tahakkümü ve PKK tehlikesi
Irak'ın kuzeyindeki referandum sonrası gelişmeler, IKBY hâkimiyetinin gittikçe etkisizleştiğini göstermektedir. Ancak bu sefer de, bölgede bir Şii tahakkümü ve PKK'nın da Suriye'deki durum ve Irak'ın kuzeyindeki boşluk nedeniyle güçlenme tehlikesi belirmeye başlamıştır.
Bölgede İran'ın etkisi oldukça yüksek
Küresel güçlerin Suriye ve Irak konularına yaklaşımıyla, Türkiye'nin uyguladığı yanlış politikalar, güney sınırımız boyunca bir Kürt koridoru oluşması tehdidini beraberinde getirmiştir. Ancak Barzan'nin ısrarla sürdürdüğü referandum süreci, bundan doğrudan zarar görecek bölgedeki ülkeler arasında güçlü bir müttefiklik yaratmış, Türkiye, İran ve Irak merkezi yönetimi birlikte, koordineli ve kararlı hareket ederek, bu tehdidin Irak kuzeyindeki kısmını bertaraf etmiştir.
Tehdidin bertaraf edilmesinde İran'ın daha fazla inisiyatif aldığı ve rol oynadığı göze çarpmıştır. Bunun sebebi, Irak'ın nüfusunun yarısından fazlasının Şii olması ve tarihi bir yaklaşımla bölgede etkin olma ve Şii/Pers hâkimiyeti kurma arzusundan dolayı Irak'a gösterdiği özel ilgidir.
İran'ın, Irak'taki Şiilerin siyasi etkinlik sağlaması yönündeki çabaları uzun bir süredir devam etmektedir. İktidardaki Şii yönetimlerini desteklerken, Haşd-i Şabi milis güçleriyle de askeri desteğini etkin bir şekilde ortaya koymuştur. Irak ordusuyla koordineli hareket eden Haşd-i Şabi güçlerinin Barzani'nin oyununu bozmada oynadığı rol inkâr edilemez.
Ayrıca Irak Kürtleri arasındaki tarihi rekabeti derinleştirerek onları ayrıştırdığı da gözden kaçmamıştır. Özellikle Kerkük'te Barzani yönetiminin kontrolü kaybetmesinde bu durum açıkça görülmüştür.
Şii tahakkümü oluşmamalı
Barzani girişimi önlenirken ve hatta özerklik kazanımlarını kaybetmesi bile söz konusuyken, bölgede bunun yerine bir Şii tahakkümünün yer alması tehlikesi belirmiştir. Halen Kerkük dahi İran destekli Haşd-i Şabi güçlerinin kontrolü altında bulunmaktadır.
Diğer taraftan Suriye'de rejim güçlerine destek veren Haşd-i Şabi güçlerinin sayısı da oldukça fazladır.
Türkiye'deki yönetimin zaman zaman mezhepsel yaklaşımları görülmüşse de, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi olarak bir mezhep ayrışması yaptığı kabul edilemez. Bu nedenle önemli olan hâkim gücün Şii veya Sünni olması değil, ülkenin siyasi birlik içinde toprak bütünlüğünün sağlanmış olması ve onun da bir mezhep ayrışması yapacak tarzda hareket etmemesidir.
Bu nedenle Irak Merkezi yönetiminin ülkenin bütününü kontrol etmesi ve bunu da gayrı resmi yabancı güçlerden destek almadan gerçekleştirmesi arzu edilmektedir.
İbadi'yle ilişkiler çok yakınlaştı
Yakın zamana kadar aramızın iyi olmadığı İbadi'yle olan ilişkiler, özellikle Barzani'nin akıldışı ve tehdit dolu yaklaşımları nedeniyle yön değiştirmiş ve müşterek tehdit algısıyla oldukça düzelmiştir. Türkiye, İran ve Irak müşterek tehdit karşısında müttefik durumuna gelmiştir.
Ancak Türkiye, bir taraftan İbadi'nin Irak'ta kontrolü tam sağlaması için azami titizlik gösterirken, diğer taraftan da İran merkezli bir Şii tahakkümünün oluşmamasına çalışılmaktadır.
Fakat bu yeni durumda İbadi'nin bazı kinayeli yaklaşım ve sözlerinin sineye çekildiği de bir gerçektir. Türkiye ziyaretinde İran Şii Milis gücü Haşd-i Şabiye olan övgüleri ve İngiltere'de Türkiye'nin Erbil'le doğrudan siyasi ve ekonomik ilişki kurmasını hatırlatarak Ankara'nın hatasını kabul ettiğini beyan etmesi dikkat çekmiştir.
ABD Peşmerge'den sonra PYD/PKK'ya daha da sarılmış, Rusya da onu Astana görüşmelerine davet etmiştir. Bu durumda hem ABD, hem de Rusya PYD/PKK'yla dans etmektedir. İran'ın PKK tutumu da yakından izlenmelidir.
Bundan sonra bizim için önemli olan güneyimizde bir Kürt Koridoru oluşmaması, PYD/PKK'nın ABD/Rusya'nın müttefiki olmaması, Kürt Koridoru yerine de bir Şii tahakkümünün yer almamasıdır. Irak yönetiminin kuzeyde tam kontrol sağlayarak Türkiye'ye yönelik terör faaliyetini önlemesi, mümkün olamaması halinde Türkiye'nin sınır ötesi PKK'yla mücadelesine imkân tanımasıdır.