Baronlar savaşı ve demokrasiyi ayakta tutan para!
Akşam’da Devrim Tosunoğlu’nun “Baronların İstanbul savaşı” başlıklı haberine göre polisin uyuşturucu ticareti gerekçesiyle son üç ay içinde üst üste operasyon düzenlediği Sarıgöl’de baronlar savaşı başladı.
70 kişinin tutuklandığı semtte liderlik kavgasına tutuşan iki grup, bölgede kontrolü ele geçirmek için ortalığı savaş alanına çevirdi. Polis, elinden kaçırdığı Azad çetesinin liderinin peşine
düştü.
Haberde “Gaziosmanpaşa ilçe ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonrası temizlenen sokaklarda tekrar satış yapmak için Doğu illerinden gençleri getiren uyuşturucu baronları yeniden Sarıgöl’e yerleşmeye başladı” bilgisi de
veriliyor.
* * *
İstanbul’da bir semt, uyuşturucu tacirlerinin eline geçmiş, aralarında hâkimiyet kavgası başlamış, operasyon üzerine operasyon düzenleniyor, ama düzenin devam edeceğini öngören gruplar, polis baskınlarına rağmen bir taraftan yeni eleman buluyor, diğer taraftan birbiriyle çatışıyor.
Demek ki bir bildikleri var!
Acaba, Kâbil-New York uyuşturucu hattında bir tıkanma mı var? Uyuşturucunun bir kısmı artık iç piyasaya mı veriliyor?
Bir ara CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, uyuşturucu trafiğinin beraberinde getirdiği kara paranın güvenlik güçlerini, idareyi zaafa uğratmaya başladığını belirterek, “Van’da uyuşturucu ticaretine dayalı yerel iktidar odakları yerel meşru birimleri etkisi altına almaya başlamıştır. Bu etki sadece yerel düzeyde mi kalmıştır, hükümete yansımış mıdır?” diye sormuş, soru cevapsız
kalmıştı!
Afganistan ve Irak üzerinden gelen uyuşturucunun Batı pazarına Türkiye üzerinden ulaştırıldığını anlatan Baykal, “Uyuşturucu trafiği beraberinde büyük kara para getirir, kara para etrafında kara iktidar oluşturur, meşru iktidara nüfuz eder, etkisi altına alır. Bir süre sonra sürekli uyuşturucu trafiği yaşanan toplumlarda uyuşturucu zenginleri, baronları ortaya çıkar. Türkiye’de de bunun işaretleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye’de uyuşturucu baronlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kesinlikle göz yumulmaması gereken bir konudur. Parasal gücün, devletin ve toplumun çeşitli kademelerine yansıdığı görülmektedir. İdarenin, güvenlik güçlerinin, siyasetin, bunun etkisi altına girmesi kaçınılmaz olabilir. Etki altına girmek bazen olayları görmemezlikten gelmek şeklinde kendisini gösterir” demiş ve iktidarı uyarmıştı.
* * *
Tabii ki İstanbul veya Gaziosmanpaşa polisinin çabası takdire değerdir. Fakat sorun sadece İstanbul polisi ile bitmiyor; uyuşturucu ticareti Türkiye’nin, hatta dünyanın sorunudur.
Dünyanın uyuşturucu pastası, yaklaşık 2 trilyon dolardır.
Bu kadar büyük bir paranın istihbarat servislerinin kontrolü dışında hareket etmesi, akla ve mantığa sığmaz. Afganistan’dan gelen uyuşturucu, ABD limanlarına kadar sivil veya askeri istihbarat servislerinin kontrolünde, bazen uçaklarla, bazen gemilerle taşınır!
Elde edilen paranın yarısı, CIA’ya gider, kalanı da güzergâhtaki ülkelerin gizli servisleri tarafından paylaşılır! Tabii dağıtımı yapan PKK gibi terör örgütleri de payını alır!
Dolayısıyla bu ülkelerde siyaseti ve hukuk sistemini, uyuşturucudan zengin olmuş çevreler
yönetir!
* * *
İstanbul polisinin Sarıgöl operasyonları, iç piyasada uyuşturucu dağıtımını biraz frenler ama sorunu çözmez. Zaten Türkiye bu sorunu çözse, Kâbil’den New York’a uzanan çete ortaya çıkar! Dolayısıyla bütün insanlık bir dünya çetesinden ve “uyuşturucu demokrasisi” nden kurtulmuş olur.
Sahi, Wall Street sermayesinin uyuşturucu geliri kesildi de krize bu yüzden mi girdiler acaba?