Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

“Barkey Raporu “Kürt açılımı”nın yol haritası mı”

“Raporun her maddesi çok önemli, ama özellikle 1’inci madde Kürt açılımıyla ilgili gelişmelerin özeti değil mi? Sonra 2 ve 3’üncü maddeleri Türkiye’nin geçtiğimiz Mart ayında Erbil’de konsolosluk açmasıyla birlikte düşündüğünüzde ne görüyorsunuz? 7’nci maddeyi okuduğunuz da ise ABD’nin Irak’taki askeri varlığının sonuçlanmasının ardından Türkiye’ye vermek istediği koruyuculuk rolünü anımsayacaksınız.
Kürt açılımının aslında PKK ve Öcalan açılımı olup olmadığına da 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15’inci maddeleri bir kez daha okuyarak karar vereceksiniz. Bu arada, 12’nci maddede önerilenlerin, Kandil ve Mahmur’dan Habur’a gelenlerle ilgili sahneler ve gelişmelerle bir bağlantısını kurmaya çalışın. Ergenekon adı verilen davaya dâhil edilenleri 6’ncı maddenin ışığında düşünün. Son olarak ise 21’inci maddeye dikkatinizi çekeyim. Burada, “Büyük Kürdistan” nihai hedefinden söz ediliyor olabilir mi diye düşünmeden edemeyeceksiniz.” (Gürbüz Evren, 29.06.2010 Odatv.com)
Özerklik tehdidi ve pazarlık cüretinin arka planı
Bu dehşet verici bilgilerden sonra Radikal Gazetesi’nin 24.06.2010 günlü haberini okuyalım:
“KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık; 1 Haziran’da başlayan yeni dönemdeki mücadele eskinin devamı değildir. Serhildanların (kalkışma) geliştirilmesi de tamamen ilan edeceğimiz özerkliği korumak, geliştirmek, yaşatmak ve onu yaşanılır kılmak içindir. Yakında bunun resmi ilanını da yapacağız. Serhildanlar...devletin toplum üzerindeki hakimiyet alanını gerileten bir karakterde gelişecektir... demokratik iradenin geliştiği; siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik alanda kendi kurumlaşmalarını geliştirdiği, özgür ve demokratik yaşam sistemini kendi kurduğu bir süreç olacaktır... Eğer Türk devleti çözüme yanaşırsa, biz demokratik özerkliği Türk devletiyle gerçekleştiririz. Kürt sorununu bu temelde müzakere temelinde çözmüş oluruz. Türk devleti buna gelmezse, Kürt sorununu demokratik özerklik temelinde yine çözeriz.” demiş.
Şimdi de, teröristbaşının 18.06.2010 günlü son görüşmesindeki teklifine bakalım:
“Eğer Hükümet bir temsilcisini gönderirse, bu konuda parlamentodan bir karar çıkartıp önümü açarlarsa, ben iki günde tüm silahlı güçleri bir alanda toplayabilirim. Buna gücüm de var. Silahlı güçleri BM’nin ya da NATO’nun denetimi altında bir bölgeye de çekebiliriz. Hatta Türk ordusunun görebileceği bir alan da olabilir. Bunları Türkiye kamuoyu da bilmelidir.” (Ergun Babahan, Star Gazetesi, 22.0 6. 2010)
Terör elebaşıları, eğer ellerine verilmiş böyle bir program olmasa, büyük güçlerce desteklenmese, bu şekilde konuşabilirler miydi? Konuşurlarsa ciddiye alınır mıydı? Aslında PKK açılım, terördeki tırmanış ve bu tehditler Berkay raporuyla büyük ölçüde örtüşmekle konuya yeterince açıklık getiriyor.
Buradan hareketle, İmralı ile ABD arasında bir bilgi akışı mı var? Yine bu sayede teröristbaşı örgütü yönetiyor, çözüm adı altında dayatmalarda bulunuyor diyemez miyiz?
Bölgenin uzmanı Hüsnü Mahalli Akşam Gazetesindeki 2.7.2010 günlü yazısında çok önemli şu bilgiyi veriyor: “Türkiye’nin PKK’ya karşı birlikte mücadele etme isteğini görüşmesi gereken Federe Bölge Başbakanı Berhem Salih, Irak Savunma Bakanı Ubeydi, Peşmerge Komutanı Cafer Mustafa ve Amerikan Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Babiro, önceki günkü w toplantıda w komşu ülkelerin Irak’ın içişlerine müdahale ve tehditlerini ve bu tehditlere karşı ortak tedbirleri görüşecekti!” İnanılmaz bir gelişme.
Yine Hüsnü Mahalli TRT 2’de, “Açılıma Suriye ve İran nasıl bakıyor” sorusuna şu cevabı verdi. Açılımdan iki ülke de rahatsız. Irak’ta Barzani devlet kurdu, Türkiye’de demokratik açılımla PKK önemli bir konuma geldi. Bu durum bizdeki örgütleri etkileyerek terör eylemlerini artıracaktır diye düşünülüyor.
Demek ki yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemin, “demokratik özerklik” için kalkışmaların başlayacağı dönemle eş zamanlı olması, bir programın uygulanmakta olduğunu göstermiyor mu?
Bölücü terörün bu tablosu bize, Norveç Vatandaşı Türk asıllı akademisyen M. Sefa Yürükel’in 2003’te, Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde görüp incelediği 37 sayfalık “2011 Türkiye’de İç Savaş” projesini hatırlattı.
Bunu daha sonra ele alacağız.

Yazarın Diğer Yazıları