Bankacılık bu mudur? (14 Kasım 2011)
“1999 yılında çok severek başladığım görevimden bugün itibariyle ayrılıyorum.
Gittikçe acımasız olan bankacılık sektöründe yaptığım özverilerin maalesef işe yaramadığını, hayattaki en önemli varlığım olan ailemi dahi 2. plana atmak zorunda kaldığım için çok pişmanım ve” Zararın neresinden dönersen kardır’’ sözüyle yola çıkarak, bundan sonra önceliğimin sevgili eşim ve Allah’ın bana vermiş olduğu en değerli varlıklarım kızım ve oğlum olacağından dolayı çok
mutluyum.
Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgi ve saygılarımla.”
Bu bir bankacının istifa mektubuydu.
Yine bankacılık sektörü ile ilgili düşündürücü bir başka örnek:
Bir çocuk annesi bankacı bayan rahatsızlığı nedeniyle öğle arası İstanbul’un büyük hastanelerinden birinden randevu alır.
Hastane çıkışı müşteri ziyaretine gideceğinden elinde dosyaları vardır.
Sırası gelip doktorun odasının kapısını araladığında doktor öfkeyle tepki gösterir:
“Bankacı mısın!” genç kadın “evet” diyince doktorun tepkisi daha da büyür.
“Lütfen odayı terk et! Artık bankacı istemiyorum” diyerek kadını kovar.
Kadın, iş için değil muayene olmak için geldiğini ifade edince doktor yaptığından, genç kadın ise yaptığı işten utanır.
Evet! Bir insanın yaptığı işten utanır hale gelmesi ne acı.
Yabancıya peşkeş çekilen ve o yabancının cebini doldurmak için çalışma şartları her geçen gün daha da ağırlaştırılan bankacılık sektörü... Bir dönemin en saygın işleri arasında yer alırdı bankacılık sektörü.
Oysa şimdi her gün bir yenisi başlatılan abuk subuk kampanyaları pazarlamak için hedef manyağı yapılan sektör çalışanları insan olarak gittikleri doktordan bile kovulur hale geldiler.
Bankacı hastasını “bankacı” sandığı için kovan doktor da kendine göre haklı.
Her gün en az 10 bankacı kapısını çalıyor.
“Doktorlara özel kredi”, “Doktor kredi kartı”, “Doktor Pos Makinesi”, “Doktor tatil kredisi” ve daha onlarcası.
Masa başında hazırlanıp, “git bundan 100 tane sat” denilen abuk subuk kampanyalar.
Sadece doktorlara mı?
Her meslekten insana.
Bankacı çaresiz!
Verilen hedefi tutturmazsa işi tehlikeye giriyor. Tutturursa bir sonraki ay onun iki katı hedef veriliyor.
Her gün onlarca bankacı bu hedef baskısına ve çalışma şartlarına dayanamayıp istifa ediyor.
Sonra bankalar daha düşük fiyata çalışacak işsiz zavallı insanları, işe almak için kuyruğa sokuyor.
Kısır döngü sürüyor, bankalar kârına kâr katıyor.
Yerli genel müdür çok kazandırdığı için yabancı patronundan aferin alıyor.
Sonra milyar dolarlar kâr transferi olarak yurtdışına çıkıyor.
Çok değil daha 5 yıl önce 2 milyar dolara yabancıya satılan banka sadece bu yılın 9 ayında 1 milyar liraya yakın kâr açıkladı. Yani yabancı verdiği parayı sadece 2 yıl gibi kısa sürede amorti ediyor.
Bunu nasıl yapıyor?
Karın tokluğuna ölümüne çalıştırılan insanlarla.
Koca bir sektör kan ağlıyor, feryat ediyor.
Bu sesi maalesef ne BDDK ne Çalışma Bakanlığı duyuyor.
Hele bankacının hakkını korumak için kurulan bir sendika hiç duymuyor.
Bu sendika her zaman olduğu gibi yine futbol turnuvası düzenlemekle meşgul.