Banka duayeni
Bankaların dünü ve bugününü anlatan çok güzel sözler vardır: “Dışı seni yakar, içi beni yakar” ya da; “dıştan baktım yeşil cami, içine girdim estağfurullah” gibi.
Hala hatırımızda.
Dünya devi City Bank’ın hisseleri küresel krizde 1 cente düştü.
Banka ve borsa deyince akla gelen ilk ve en büyük isim olan Hüsnü Özyeğin, bu fırsatı değerlendirip, City Bank’ı 5.5 milyar dolara satın alamadığı için çok üzüldüğünü her platformda dile getiriyor.
Bankaların vitrinleri parlak.
Çalışanları pırıl pırıl.
Erkekler koyu takım elbise, beyaz gömlek/kravat ve her daim cilalı siyah ayakkabıları, kadınlar her sabah ve gün içinde birkaç defa tazeledikleri makyajları, bakımlı saçları ve giyimleri ile vitrinin parlaklığına uyum sağlıyor.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu görüntü bankaların dışını yansıtıyor.
Ve banka şubelerine gelenleri olumlu etkiliyor.
Ya iç görüntü;
İşte onu anlatmak zor.
Öncelikle çalışanlar açısından bankaların mutfağı, kölelik dönemlerini aratmayacak düzeyde.
Bu köşenin okurları, banka çalışanlarının sorunlarıyla nasıl ilgilendiğimi iyi bilirler.
İlginç olan, bankacıların haklarını koruyacak bir sendikaları var.
Yani, sorunlarının çözümü kolay.
Sendika, Çalışma Bakanı’nın kapısının önüne kamp kurar...
“Sayın Bakanım” diye başlardı anlatmaya banka çalışanlarının sorunlarını...
İddia ediyorum, Bakan sorunları sonuna kadar dinlemez, hemen çözüm getirilmesi için gerekli adımların atılmasını emrederdi.
Sendika başkanı da bu süreci izler, sorunların bir an önce çözülmesi için katkıda bulunurdu.
İş Bankası’nın 40 bine yakın çalışanı var.
Herkes BASİSEN’e üye.
BASİSEN, bir koltuğunda iki karpuz taşıyor.
Hem on binlerce kişinin haklarını, hem de işverenin hakkını savunuyor.
Nasıl yani mi?
Aynen öyle.
Bankalar, kişilerle özdeşleşir.
Akbank denince akla Sabancı ailesi gelir.
Garanti Bankası ile Ferit Şahenk bir bütünün parçalarıdır.
Yapı Kredi Bankası, Koç ailesinin adı ile anılır.
Peki İş Bankası denince akla kim gelir.
CHP mi?
Elbette hayır.
Banka genel müdürünün ismini bile hatırlayan zor çıkar.
Yönetim kurulu üyeleri de kamuoyunda fazla tanınmaz.
Bankanın yönetiminde Emekli Sandığı hakim.
Emekli Sandığı’nın temsilcisi BASİSEN.
Sakın ola şaşırmayın.
Bu sendika, tüm çalışanlar için İş Bankası Genel Müdürlüğü ile toplu sözleşme yapıyor.
Çalışma şartlarını belirliyor.
Paradoks dedik ya.
Çoğunluk hisselerinin çalışanlarında bulunan bir kurumda, neden sendikaya ihtiyaç duyulduğunu anlamak da mümkün değil.
Aklınız mı karıştı;
BASİSEN’in 40 bine yakın üyesi var.
Çoğu İş Bankası çalışanları.
Sendika yönetimi, İş Bankası çalışanlarının oyları ile belirleniyor.
Durun daha bitmedi.
İş Bankası’nın tepe yönetimini de gene İş Bankası emeklisi 23 bin kişinin oyları (Sermaye Sahibi Emekliler Vakfı) belirliyor.
Sözün özü;
Çalışan da patron da aynı bankanın elemanı.
Peki; BASİSEN’in başkanı kim?
Metin Tiryakioğlu.
28 yıldır sendikanın, doğal olarak da İş Bankası’nın kontrolü onda.
Banka kulislerinde; “Tiryakioğlu, İş Bankası’nı parmağında oynatır” deniyor.
Türkiye’de Metin Tiryakioğlu’nun rekorunu kıracak bir başka sendika ağası çıkmamıştır.
Çıkmaz da...
Hem işçilerin haklarını koruyacak, hem de bankanın haklarını.
Bu kadar güçlü bir insan, çalışanın hakkını nasıl koruyor?
Gelen tepkiler ve öfkeler anlatılacak gibi değil.
Tiryakioğlu’na kendi sendikasından bile tepkiler geliyor.
Anlatılanlar tam bir korku iktidarını ortaya koyuyor.
BASİSEN ve Tiryakioğlu konusuna devam edeceğiz!