Bal peteğindeki Antakya Lisesi...
Önümde, bal peteğine yerleştirilmiş küçük fotoğraflardan oluşan bir lise kompozisyonu var... 1975-1976 döneminde benim de içinde olduğum Antakya Lisesi''nin 3 Fen F sınıfı öğrencileri... Tabii bal peteğinde bir kısmını depremden çok önce kaybettiğimiz öğretmenlerimiz de var.
Hem sınıf hem askerlik arkadaşım İsmail Mertoğlu, depremi Adana''da yaşadıktan sonra İskenderun''a, Belen''e, Antakya''ya, Kırıkhan''a ve Arsuz''a gitti. Kendisiyle telefonla görüşebildiğimde, "Antakya artık yok" dedi...
***
Antakya Lisesi''nin de bulunduğu Cumhuriyet Caddesi, boydan boya yıkılmış binalardan ibaret bir enkaz yığını haline gelmiş. Bir tek benim de üç yıl kaldığım Antakya Lisesi pansiyonu sağlam kalmış. Lise binasının ön cephesi ayakta ama arka taraf olduğu gibi çökmüş. Pansiyonun önünde, yardımlar organize ediliyor.
Bizim dönemimizde hem okulun hem de Antakya Gençlik Boks Takımının abisi Şekip Kaya, eşiyle birlikte evinin içinde sıkışıp kalmış. Oğlu, bir vinç bulup getirmiş, anne ve babasını sağ salim kurtarmış. Ben haberini aldığımda oğlunun aracında Mersin''e doğru yoldaydı. Yine pansiyondan arkadaşım İdris Lelik, İskenderun''da ikinci kattaki evlerinden eşi ve çocukları ile çıkıp kurtulmuş. Onları da büyük oğlu gelip Ankara''ya götürmüş. Dr. Tayfur Saygılı''ya ulaşamadım. Halit Dalar, depremden hemen önce ağabeyi Abdullah Dalar''ı kaybetmişti. Herhalde o da Antakya''daydı ki bir haftadır ondan da haber yok... Emin Yılmaz''a ulaşamadım. Sedat Akgöl''ün annesi ve kız kardeşi enkaz altındaydı... Şükrü Görür, Ankara''daydı. Diğer arkadaşlardan haber yok.
***
İnternet''teki Antakya Lisesi Pansiyonu Grubu''nda çoğu bizden önceki öğrencilerden oluşan ağabeylerimiz, bulundukları çevre illerden kaybettikleri yakınlarını duyuruyor... Cumhuriyet Caddesi''nde oturduğumuz 4. Bahçeli Sokak ne durumda anlayamadım ama mahalleden arkadaşım olan Ömer Şekip Tohaç''tan ve diğerlerinden de haber yok...
Aynı odaları veya sınıfları paylaştığımız Kırıkhanlı, Reyhanlılı, Yayladağlı, Samandağlı arkadaşlardan haber yok. Armutlu çökmüş.
Anadolu''daki ilk cami olan Habib Neccar Camii, Ulu Camii, Aziz Pavlus Kilisesi, Katolik Kilisesi, Antakya Sinagogu da yıkıldı. Bizim gençliğimizde Gündüz Sineması olarak kullanılan Hatay Cumhuriyeti''nin Meclis binası yıkıldı. Belediye, PTT binası yıkıldı, Dünyaca ünlü Antakya Müzesi hasar gördü. Antakya''yı Antakya yapan ne varsa çökmüş.
Hani Necmettin Halil Onan, Çanakkale sırtları için "Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir!" diyordu ya, Antakya da bir devrin battığı yer oldu...
***
Ölü Deniz''den gelen fayın Hatay''ı ve Kahramanmaraş''ı boydan boya geçerek, Doğu Anadolu''ya yöneldiğini hepimiz biliyorduk. Aslında bütün ilgililer ve yetkililer de şehrin tarihte birkaç defa yerle bir olduğunu bilmekteydi. Herhalde kadercilik anlayışımız temelinden yanlış ki kötü zeminde şehirler inşa ettikten sonra, "Allah''tan geldi" diyoruz. Hayır, başımıza ne geliyorsa kendi kusurlarımızdan geliyor.
Şimdi büyük yıkımdan sonra kimse sadece müteahhitlerin yakasına yapışarak kendi sorumluluğunu örtbas etmeye veya vicdanını rahatlatmaya çalışmasın. Yapı ruhsatı verenlerin hiç mi suçu yok, imar affı çıkaranların hiç mi suçu yok. Oynak zeminde şehir inşa etmeye herkes katkıda bulunmadı mı?
***
Elbette yıkılmamalıyız. Elbette, bütün kayıplarımıza rağmen, deprem bölgesindeki bütün şehirlerimizi, yeniden ama sağlam zemini olan dağ eteklerinde, bilimin ışığında inşa ederek, medeniyetimizi ve kültürümüzü ayağa kaldırmak durumundayız...
10 ilimizde yaşayan 13 milyon vatandaşımız kendi kıyametini yaşadı. Herkes kendi kıyametini yaşayacaktır. Ölümsüz değiliz. Bu itibarla, artık şu partizanlık ve ideolojik körlükten veya her türlü bağnazlıktan kaynaklanan ayrımcılığı bir tarafa bırakmanın "birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için" demenin zamanıdır. Milletimiz, büyük çoğunlukla bu anlayışta olduğunu gösterdi. Devleti ele geçirmek gibi hayallere kapılanlar, bunu hâlâ anlayamıyor.