Bahçeli'den beklenen iki davranış!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kürt açılımı” konusunda, çok önemli açıklamalar yaptı.
Bahçeli, Erdoğan’ı “bölücülüğü siyaset alanına taşımak” la ve “Türkiye’nin milli birliğinin temellerine uzaktan kumandalı saatli bir bomba yerleştirmek” le suçladı ve, “Bu proje, Türkiye’nin etnik temelde ayrıştırılmasını, çözülmesini, çatışmasını ve bölünmesini öngören hain bir yıkım projesidir.Amacı, terör örgütünün bölücü taleplerinin AKP hükümeti eliyle hayata geçirilmesidir. Terör, Başbakan ve hükümetinin eliyle siyasallaşmakta, etnik bölücülük AKP’nin himayesinde meşrulaştırılmaktadır” dedi.
* * *
Bahçeli’nin konuşmasının tam metni, www.mhp.org.tr’de var. Zaten televizyonlar da canlı yayınladı. Dolayısıyla ben iki husus üzerinde durmak istiyorum.
Bahçeli, “Bölücü emellere hizmet edecek bir süreç başlatarak terör örgütü ile örtülü mütareke, müzakere ve mutabakat arayışlarına girmek başlı başına bir Anayasal suçtur. Başbakan’ın başlattığı sürecin bu açıdan ele alınması hayati derecede önemlidir.
Başbakan ve hükümetinin söylem ve eylemleriyle bölünmez bütünlük konusunda Anayasa’nın belirlediği esaslara aykırı hareket ettikleri, bu anlamda Anayasa suçu işledikleri tespitinde bulunulması kaçınılmaz olacaktır” dedi.
Bahçeli, AKP yöneticilerinin Anayasa’nın 3.cü maddesinde ifadesini bulan Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkelerine bağlı olduklarını ve devletin resmi dili ve eğitim dilinin Türkçe olduğunun tartışılmayacağını söylemelerini de “siyasi riyakârlık” olarak yorumladı:
* * *
Erdoğan ve AKP iktidarı, rejimin temellerini sarsıyorsa, hukuki bir girişim olması için, MHP’nin bu konuyu da gündeme getirmesi beklenir.
Fakat, Bahçeli, sadece Erdoğan ve AKP iktidarını eleştirmekte, “İyi şeyler olacak” diyerek süreci başlatan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili tek kelime bile kullanmamaktadır. Ayrıca süreci desteklediğini söyleyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un tutumu konusunda da en küçük bir yorum yapmamıştır.
Bu konulara, bütün riskleri göze alarak sadece biz mi girmeliyiz? Bu görev, CHP ve MHP’nin değil midir?
* * *
Bakınız Neşe Düzel, Mümtazer Türköne’ye , “AK Parti’yi Kürt sorununu çözmeye eğer halk zorlamıyorsa, kim zorluyor?” diye soruyor. O de şu cevabı veriyor:
“Devlet zorluyor. Asker, Kürt sorununu kendi yöntemleriyle çözemeyeceğini anladı. Ayrıca MİT’in bu konuda çok ciddi bir entelektüel birikimi var. MİT Müsteşarı Emre Taner, 50 yıldır Kürt sorunuyla uğraşan çok akıllı biri. Emre Taner’in görev süresinin yaş haddine rağmen uzatılmasının arkasında sanıyorum MİT’in bu süreçte oynadığı rol var. MİT, Kürt sorununun çözülmesini istiyor. Normal mülkiye bürokrasisi de çözüm istiyor. Bu arada asker de son Milli Güvenlik Kurulu bildirisine attığı imzayla bu açılıma destek verdi. Zaten Başbakan Erdoğan da, ’Bu açılım projesi devletin projesidir’dedi. Bununla, devlette açılımla ilgili bir mutabakatın olduğunu anlatmak istedi. Nitekim Genelkurmay Başkanı da Bayram’da yaptığı konuşmada bir soru üzerine açılıma destek verdiklerini söyledi.”
Mümtazer Türköne’nin bu tespiti doğru değil mi?
Bu durumda, sadece AKP ve Erdoğan’ı eleştirerek bir yere varmak mümkün müdür? Sayın Bahçeli’den Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve MİT müsteşarının tutumlarını da değerlendirmesini beklersek haksızlık mı etmiş oluruz?
Bu değerlendirmeleri o yapmayacak da hep biz mi yapacağız?