Azerbaycan'dan Tayyip Erdoğan'a Çaldıran uyarısı!

Azerbaycan’ın Azadlık gazetesinde Sebuhi Memmedli imzalı ve “Şaşma Başbakan Şaşma” başlıklı yazıda Tayyip Erdoğan’a önemli bir uyarıda bulunuluyor. Basın-Yayın Erformasyon Genel Müdürlüğü’nün bülteninden özetliyorum:
“Azerbaycan’ın arkasından Ermenilerle sınır pazarlığı yapan Erdoğan hükümetini, ihanetle suçlamak gibi bir niyetimiz yok. Fakat, Türkiye Başbakanı ruhumuzla oynadı. Kökeni Arap, Laz olanlardan Türklüğe yakışmayan bir hakaret duyduk.
Peki ne oldu? Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırıkkale’de Bahçeli’ye hitaben şöyle dedi:
‘Bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü ve Abhaz, Türkiye vatandaşlığı altında birdir, eşittir, bütündür. Kimse, etnik kimliğe dayanarak siyaset yapmasın.’
Daha sonra Türk-Osmanlı tarihinin gurur duyduğu sayfalarından bahsetti ve Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim’in, Azerbaycan Safevi İmparatoru Şah İsmail Hatayi’yi yendiği Çaldıran Savaşı’nı hatırlattı:
‘Tarihimize baktığımızda Mohaç’ı görüyoruz, Niğbolu’yu görüyoruz, Çaldıran’ı görüyoruz, Çanakkale Destanı’nı görüyoruz, Kurtuluş Savaşı’nı görüyoruz. Biz bu ruhla yaşadık, bu ruhta eğitildik ve geleceğin Türkiye’sini bu ruh üzerinde kurmaya çalışıyoruz..’
Acayip bir ruh inşası. Çaldıran Muharebesi, aslında Türklerin tarihinde kara bir sayfa. Yüzyıllar geçse de, kardeş çatışmasına sebep olan bu savaşın mahzurlarını bütün bir Türk kavmi olarak hissettik. Çaldıran, belki de Avrupalı misyonerlerin, Türk dünyası için kurduğu bir tuzaktı. Ne yazık ki, Türk dünyasının iki büyük devletinin, iki büyük imparatoru, 500 yıl önce bu tuzağa düştüler. Maalesef 500 yıl geçse de, bu, halen bazılarına ders olmamış. Koskoca Türkiye’nin Başbakanı, bu kardeş faciasından gururla bahsediyor ve bunun üzerine ruh inşası kurmaya çalışıyor!”


Topbaş, köye dönüşü destekliyor!
Medya kuruluşları, artık sosyal gelişmeleri, değişmeleri veya dönüşümleri sadece kendisini var eden çıkar grubu adına takip ediyor. Dolayısıyla genel olarak halkın ne yaşadığı pek kimsenin umurunda değil. Evet, krizle birlikte köye dönüşün başladığını kendi çevremizde boşalan evlerden görüyoruz, ama bunu geniş bir araştırmaya dönüştüremiyoruz. Bu konuya dikkat çekmek bir Alman gazeteci olan Gunnar Köhne’ye düşüyor!
Köhne, Deutschlandradio’nun 19 Şubat 2009 tarihli internet sayfasında yayımlanan “Köye dönüş” başlıklı yazısında söyle dedi:
“Ankara’daki hükümet kapıya dayanan tehlikeyi uzun süre masum göstermeye çalışsa da ekonomik krizin etkileri Türkiye’yi şu sıralar tam anlamıyla sarmış durumda. Kentte iş bulamayanlar artık köye dönmeye başladı.
İstanbul Küçükçekmece’den Bolat ailesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı tarafından desteklenen ‘Köye dönüş’ projesinden yararlanarak 12 yıl önce iş bulma ve daha iyi bir hayat sürme umuduyla terk ettikleri Karadeniz’e dönmeye hazırlanıyor. Zabıta Daire Başkanlığı’ndan gelen yetkililerin hazırladığı evraka imza atması karşılığında Bolat ailesinin tüm taşınma masraflarının yanı sıra, aile fertlerinin otobüs biletleri ve yerleştikleri yerde tutulan dairenin üç aylık kirası da karşılanacak.”
Bu projeden Kadir Topbaş’ın ve herhalde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da haberi olsa gerek değil mi? Köye dönüş projesi, gizli bir hükümet politikası demek ki!
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da tarımın kriz ortamında işsizler için geçim kapısı haline geldiğini belirterek “Krizde işsizler tarıma sığınıyor. Ancak durum kötü. Çiftçi sadece bankalara değil, tarımsal girdi ve diğer ihtiyaçlarını aldığı esnafa da çok borçlu. Tarım sektörüne acilen kaynak ayrılmalı” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları