Ayıyla oynaşmak!
İnsanlık tarihinin en kara günlerinden biriydi..
İran-Irak Savaşı'nın şiddetlendiği günlerdi..
İran, Zafer-7 adıyla bir taarruz başlatıp Irak'ın içlerine doğru ilerlemeye başladı..
Amerika destekli Saddam sıkışmıştı.
İran'ın taarruzu başarıyla yürüyordu. Bu başarının en önemli sebeplerinden biri, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani'nin İran Ordusu'na verdiği destekti..
Talabani bir Iraklıydı ama İran Ordusu'yla işbirliği yapıyordu.
Toz duman arasında, bağımsız bir Kürdistan hayaliyle yapılan bu işbirliği, aslında, hangi pencereden bakarsanız bakın, düpedüz ihanetti..
Talabani'ye ait güçler, Irak'ın Halepçe kentinde isyanı ateşledi. Halepçe'deki tablo ve İran Ordusu'nun iç destekli yürüyüşü, Irak için meseleyi, olmak ya da olmamak noktasına getirdi..
Ülkesine ihanet eden bir güce karşı, Saddam da düğmeye basarak 'İnsanlığa ihanet' etti.
El-Enfal Harekatı çerçevesinde insanlık dışı bir karar aldı..
Daha sonra 'Kimyasal Ali' olarak nam salacak olan, Korgeneral Ali Hasan Tıkriti'den isyanı bastırmasını istedi. Üstelik kimyasal silah dahil her şeçeneği kullanarak.
Kimyasal Ali emri aldı ve gereğini yaptı.
Sekiz Mig-23 uçağıyla Halepçe'ye hava saldırısında, 'kimyasal silah' kullanıldı..
**
3 ila 5 bin arasında can kaybından söz ediliyordu. Halepçe'den ilk fotoğrafları çıkaranlar Türk gazetecilerdi. Ramazan Öztürk ve Savaş Ay'ın objektifinden yansıyan fotoğraflar, insanlık suçunun belgeleriydi. A Takımı'nda birlikte çalıştığım yıllarda, rahmetli Savaş abi o anları hala buğulu gözlerle anlatırdı.
31 yıl sonra bile, bölgede hala sakat doğumlar, kronik hastalıklar yaşanıyor.
İHANET DEĞİLSE NE?
Ortadoğu'daki bitmeyen satrançta, gözü dönmüş bir Saddam'ın, bir başka ülkeyle işbirliği yapmış bir örgütün ihanetinin neticesi hala hafızalarda.
Bir yandan Saddam'ı destekleyen, diğer yandan içeride ona karşı Talabani'yi pohpohlayan 'Büyük irade', Kürt örgütlerini yüzüstü bırakıp İran'ın kucağına itti ve kenara çekildi. Olan olduktan sonra, insanlık suçunun, sadece edebiyatını yapmaya devam ediyor hala..
Peki Türkiye ne yaptı?
Halepçe ve bölgeden kaçan yüzbinlerce insana kucak açtı. Yüzüstü bırakılmış insanlara ağabeylik yaptı.
**
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Batı'nın malzemeleriyle üretilmiş silahlarla ve Rus uçaklarıyla yapılan Halepçe katliamı, Amerika'nın 1. Körfez harekatının haklı gerekçesi oldu.
1988'de, gaza getirildikten sonra yarı yolda bırakılan Irak'taki Kürt gruplar, Körfez Harekatı'nda yeniden kıymete bindi.
Ama tarih tekerrür etti ve bir kez daha yüzüstü bırakıldılar. Ve Saddam bir kez daha üzerlerinden geçti.
O günlerde Türkiye ne yaptı?
Yine töresinin gereğini yaptı ve yüzüstü bırakılanlara sahip çıktı..
TARİH GERÇEKTEN TEKERRÜRDEN Mİ İBARET?
Sonra ne oldu?
2. Körfez Savaşı'nda da Kürt gruplar yeniden gaza getirildi. Bu kez Barzani güruhu öne çıktı.
Bu kez de Kürt gruplar, Talabani ve Barzani birbirine girdi.
1988'de İran'la işbirliği yaparak Irak'a ihanet eden Talabani, zaman içinde saf dışı kaldı ve Barzani öne çıktı.
Bu savaş sırasında da onbinlerce Iraklı sınırımıza dayandı. Türkiye yine kayıtsız kalmadı ve yine kucak açtı.
Kaderin cilvesine bakın ki;
Bugün, arkasına 'büyük iradenin' desteğini alarak artizlik mertebesine ulaşan Barzani ve halkının(!) "Kedi bile vermeyiz" dediği ülke de Türkiye.
"Suriye'deki düşmanına" destek verdiği ülke de Türkiye..
**
BUGÜN DE AYNINI YAPIYORLAR
Öykü yeni değil aslında..
Amerika Başkanı Trump yarım yamalak bilgilerle 'Yıllardır savaşıyorlar' diyor ama, hikayenin özü de o değil. Hikayenin özü ihanet..
Hatırlayın, Afrin harekatı sırasında ne oldu?
Suriye'deki Kürt gruplar (ki bana göre terör grupları), dört milyon insanına ev sahipliği yapan Türkiye'nin harekatına karşı, o dört milyonu yersiz yurtsuz bırakan Esad yönetimiyle anlaştı..
Gelin bugüne;
Aynı gruplar, Barış Pınarı Harekatı'yla sıkışınca ne oldu?
Amerikan Birleşik Devletleri yine yüzüstü bırakıp çekildi. Onlar da gitti, Rusya üzerinden yine Esad'la anlaştı.
Dikkat buyurun;
İnsanlık tarihinde 'Celladına bu kadar aşık' çok az topluluk görürsünüz..
**
Halepçe.
Birinci Körfez Harekatı.
İkinci Körfez Harekatı.
Afrin Harekatı.
Barış Pınarı Harekatı..
Hepsini alt alta yazın ve Irak'ın, Suriye'nin kuzeyindeki o grupların, kıvrak dansları aratmayan manevralarına bakın.
Bir büyük abi veriyor gazı, çıkıyorlar meydana.. Sonra satılıyorlar, sahip çıkmak yine bize düşüyor, külfet yine bize düşüyor..
Hadi onları anlarım; Her tuzum var diyene hıyarla koşuyorlar.
Ama biz de bir sorun var.
Bugün karşı karşıya geldiğimiz Salih Müslim efendi, 'Stratejik Derinlik' hayalleriyle, Ankara'da kırmızı halıda yürütüldü..
Bugün, Nusaybin'e, Ceylanpınar'a, Suruç'a roket yağdıran kırılası elleri, kendi ellerimizle ülkemizden geçirip oralara götürdük.
**
Büyük abiler başımıza her defasında yeni çoraplar örerken, aval aval bakan, hatta alkışlayan akılları (!) izliyorum iki gündür..
Diyorlar ki;
- Meral Akşener "Büyük devletlerle ilişkiler, ayıyla yatağa girmeye benzer" diyerek çok ayıp etti..
İsmet İnönü'den alıntıydı o..
Yalan mı;
Kendi ellerimizle Suriye'nin kuzeyine götürdüğümüz gruplar, bir 'boz ayıyla', bir 'kutup ayısıyla' oynaşıyor.
Meral Akşener de özetle, "Kutup ayısını da, boz ayıyı da yere serebilecek gerçeğe, Bozkurt'a işaret ediyor. "Türk"çe bakış, "Türk"çe düşünün diyor.
Ne bilsin, ekranların 'ayıyla oynaşmaktan' keyif alanlarla dolduğunu...