“Aydın”lara yol rehberi!
Soljenitsin, “Yalanla yaşama!” çağrısını, geniş halk kitleleri ile birlikte, özellikle gazetecilere, yazarlara, sanatçılara, öğretmenlere, yöneticilere, siyasetçilere, generallere yapmıştı... Dolayısıyla “Yalanla yaşama!” çağrısı, aslında aydınlar için yol rehberiydi...
***
Şöyle diyordu Soljenitsin:
“Korkaklığımıza rağmen herkes bir seçim yapmalı: yalanın bilinçli hizmetçisi olarak mı kalacak (herhalde, insan bir eğilimi olduğu için değil, ailesine bakmak, çocuklarını yalan ruhuyla eğitmek için yapar bunu!) yoksa çocuklarının ve çağdaşlarının saygısını hak eden onurlu bir insan gibi silkinmenin vakti geldi mi? Ve o günden sonra da:
– Artık hiçbir şekilde, sana göre doğruyu çarpıtan tek bir satır bile yazmayacak, imzalamayacak, yayınlamayacaksın;
– böyle bir ifadeyi ne özel sohbette, ne kalabalıkta ne kendiliğinden, ne istek üzerine, ne ajitatör olarak, ne öğretmen, eğitmen olarak, ne de tiyatro oyuncusu olarak söyleyeceksin;
– resim, heykel, fotoğraf, teknoloji, müzik yoluyla tek bir yalan düşünce, gerçeğin tek bir çarpıtmasını bile tasvir etmeyecek, canlandırmayacak, aktarmayacaksın;
– ne sözlü olarak, ne yazılı olarak kendi kendini tatmin için, güvence için, çalışmanın başarı kazanması için “yöneticilerden” tek bir alıntı yapacaksın;
– içtenlikle kabul etmediğin bir öneri için kabul oyu vermeyeceksin; ne açık bir şekilde, ne de gizli bir şekilde yetersiz ya da kuşku verici bulduğun birine destek olacaksın;
– bir sorunun zorunlu, çarpık tartışılmasının yapıldığı toplantılara sürüklenmeyeceksin;
– konuşmacının bir yalanını, ideolojik bir saçmalığını ya da arsızca propagandasını duyar duymaz toplantıyı, oturumu, dersliği, gösteriyi, sinemayı terk edeceksin;
– bilginin çarpıtıldığı, temel gerçeklerin gizlendiği bir dergi ya da gazeteyi almayacak, ona abone olmayacaksın.
***
Tahmin edileceği gibi, yalandan uzak durmanın olası ve olası olmayan bütün yollarını saymadık. Ama kendisini temizlemeye başlayan biri, temizlenmiş bir bakışla başka örnekleri de kolayca ayırt edebilir.
Evet, ilk anlarda bu eşit bir şekilde olmaz. Birileri bazen işlerinden olabilir. Doğruya göre yaşamak isteyen gençler için gencecik yaşamları daha en baştan karmakarışık olacaktır: Sonuçta onlara verilen yalanla dolu derslerin arasından yalanı ayıklamaları gerekir. Ama onurlu olmak isteyen biri için, burada bir boşluğa yer yoktur: her birimizin her günü en güvenli teknik bilimlerde bile yukarıda anılan seçeneklerden birine kanma olasılığıyla geçer – ya doğrunun yanında duracaksın ya yalanın; ya ruhsal bağımsızlığın yanında olacaksın ya ruhsal uşaklığın. Ve kendi ruhunu koruma cesaretini bile gösteremeyen biri, dimdik bakışlarıyla övünmeye kalkışmasın, akademisyen ya da halk sanatçısı olduğu için, önemli biri ya da general olduğu için böbürlenmeye kalkışmasın – kendi kendine şöyle desin yeter: -ben öküzüm ve korkağım, iyi, sıcak yer olsun yeter bana.
***
Bu kolay bir yol olmayacak – ama mümkün olanların en kolayı. Bu seçim beden için kolay değil – ama ruh için tek seçim bu. Kolay olmayan bir yol, fakat aramızda böyle insanlar var, onlarcası var, yıllardır bütün bu söylenenlere dikkat ederek doğruya göre yaşıyorlar.
Kısacası: bu yola ilk giren olmayın, ama birleşin! Bu yol bize ne kadar dostça ve yoğun görünürse, ona katılmak o kadar kolay, o kadar rahat olur! Binlerce olursak kimseye bir şey yapamazlar. On binlerce olursak, biz bile tanıyamayız ülkemizi!
Eğer ürküyorsak, birinin bizi nefessiz bıraktığından yakınmayı keselim – biz kendi kendimizi nefessiz bırakıyoruz! Biraz daha boyun eğelim, bekleyelim, biyolog kardeşlerimiz düşüncelerimizin okunduğu ve genlerimizin değiştirildiği günleri getirecek zaten yakında.” (Çeviri: Sabri Gürses)
***
Kazak düşünür Muhtar Şahanov da, "Aydını olmayan millet, ahlâksız kadın gibidir! Onsuz halk, halk değildir; Aptal bir sürü gibidir." diyor ve Stalin dönemini hatırlatarak şöyle devam ediyordu:
"Kanımızı zehirliyordu / Herkes için geçerli olan kural: / ‘Karnın tok ve rahat / Uyumak istiyorsan, / Gözlerini tamamen kapat, / Tüm yeteneklerinle, / Önderini göklere yücelt / Kalmayacak hiçbir derdin’ / Dalkavukluk yapıyordu herkes. / Ve bu yüzden diktatörlerin, / Manevi önderlere karşı alerjisi vardır."
Kısacası, “aydınlar”, iktidarlara veya güç sahiplerine dalkavukluk etmeye son vermeli ki millet biraz nefes alsın!