Ayasofya hamlesi!..
Referandumda uğradığı ağır tahribatın sonuçlarını onarmak ve aleyhinde esen tüm rüzgârları tersine çevirmek için hiç vakit kaybetmedi!.. Kamuoyunu, her gün çizdirdiği yol haritalarıyla meşgul ediyor. Konuşturup tartıştırıyor. Başbakan Binali Yıldırım'ı bile ters köşe etmekten çekinmiyor. Binali Yıldırım da ne söyleyeceğini ne yapacağını şaşırmış durumda. Zaten malum sıkıntıları had safhada!.. Bir gün "olağanüstü kongre yok" diyor. Ertesi gün sözlerini düzeltiyor "ben öyle dememiştim"e yatıyor.
R. Erdoğan, "hiç vakit kaybetmeden partimin başıma geçeceğim", "il, ilçe, belediye başkanlarını yenileyeceğim", "yeni isimlere yer vereceğim" mesajlarını yayıyor. İç siyasette beklenti iştahlarını kabartıyor. İşte, 21 Mayıs'ta AKP'de olağanüstü kongre kararını da aldırttı...
Erdoğan, ne diyor?
1- "AKP'yi tek başıma ben yönetirim."
Binali Yıldırım ile Devlet Bahçeli'yi 45 dakika buluşturup, fotoğraf verdirtiyor. Kulislerde ve gündemde, uyum yasaları, Meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, terörle mücadele, AKPM'nin kararı vs.. vs.. Ve tabii ki Bakanlar Kurulu revizyonu ve MHP'nin kabineye girip girmeyeceği (buraya az sonra değineceğim-aht-) Bu 45 dakikalık buluşmada her birinin sadece konu başlıkları konuşulmaya kalkılsa en az 2 saat sürer. Sanki cümle alem salak... Binali Yıldırım ile Devlet Bahçeli'nin tek başına da olsa ikisi bir araya da gelse karar alamayacağını bilmiyor!.. Olsun.. O yine de fotoğraf karelerini ayarlıyor. Zaten Erdoğan'ın ikilisi görüşmede hoşbeş ettikten sonra en kısa sürede tekrar bir araya gelmek üzere vedalaşmışlar.
Erdoğan ne diyor?..
2- "Ülkeyi tek başıma ben yönetirim."
R. Erdoğan bunları ne zaman yapmaya başladı?.. 17 Nisan sabahı. Neye rağmen?.. Yüzde 49'a... Yüzde 51 ile!..
En sonda söyleyeceğimi en başta ifade edeyim; Yüzde 49, hiç edilmek üzere. Yakında esamesi okunmaz hale gelirse de kimse şaşırmasın. Kimse de yalandan dövünmesin!..
Siyaset kulislerinde kabine revizyonu ile ilgili çok şey konuşuluyor. Balgat'dakileri kırmızı plaka heyecanı sardı kavurdu!.. "MHP'ye 4 Bakanlık" diyen de "1 Bakanlık" diyen de var. Saraydakiler ise, "Bir Başbakan Yardımcılığı bir de Bakanlık olabilir. Mesela, MHP'yi çok memnun edecek Sağlık Bakanlığı" diye söz ediyor. Devlet Bahçeli'nin kabineye milletvekili olmayan Bakanları sokabileceğini iddia edenlerin sayısı da azımsanamayacak ölçüde.
Bunlar ne mana ifade eder?.. Anlayamıyorum. Sonuçta, gerçek Ülkücüye falda da olsa kitapta da olsa gerçek iktidar yok!..
MHP'nin oyu yüzde 3... Bir Bakanlık verilse ne olur?.. 4 Bakanlık verilse ne olur? Onca AKP'li Bakan arasında temsil edilsen ne olur?.. MHP'nin oyu yüzde 10'a mı çıkar?.. Kabineye de girse ve hatta bir mucize arayışı çerçevesinde Doktor Devlet Bahçeli "son Başbakan" yapılsa bile MHP'nin, yolun sonuna getirildiği gerçeği değişebilecek mi?..
AKP Olağanüstü Kongresi 21 Mayıs'ta yapılır, Binali Yıldırım veda eder, Erdoğan Genel Başkan seçilir. Referandumda yüzde 51 ile onaylanan anayasa değişikliğinin 2019'da hukuken yürürlüğe girmesi beklenmeden Başbakanlık sistemi sona erer, fiili olarak Başkanlık sistemi başlar. Yani, böylece yüzde 51'in 2019'da yürürlüğe girmesi için onay verdiği yeni rejim 21 Mayıs 2017'de fiili olarak yürürlüğe girer. Bundan sonra Başbakan olsanız ne olur, Bakan olsanız ne olur?..
R. Erdoğan, AKP'nin başına oturmakla, geniş çaplı kabine revizyonu, il-ilçe teşkilatlarını yenilemekle ve belediyelerdeki bazı operasyonlarla yetinecek mi?.. Saray'da konuşulanlara göre, başta Valiler olmak üzere sıkı bir bürokrasi operasyonu da var!..
R. Erdoğan'ı bunlar da keser mi?..
Yine kocaman bir "hayır."
ADSIZ'da saraydaki erken (baskın) seçim hazırlıkları ile ilgili yazdıklarımın sayısını ben de unuttum!.. Saraydaki sağlam kaynaklara göre, Ayasofya yine gündemde. Hatırlarsanız, bu köşede, referandum öncesi Ayasofya'da Cuma Namazı hamlesinin Erdoğan tarafından ertelendiğini duyurmuştum. Hani, AB cephesinden gelen aleyhte kararlar ve sert açıklamalar üzerine "sert tepkiler vereceğiz" diyorlardı ya!.. Ayasofya'nın ibadete açılması ile ilgili çalışmalar "Haçlı ittifakına cevap olsun" diye yeniden öne çekilmiş. Zamanlama konusunda ince hesaplar yapılıyor. Bu arada, havuzun bir köşesinden Ayasofya'nın müze olmasına ilişkin kararda Atatürk'ün imzasının sahte olduğuna ilişkin tartışmalar başladığını görürseniz şaşırmayın.
Yanlış hatırlamıyorsam, 2013 yılında Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu, MHP Grup Başkanvekili sıfatıyla, Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi için kanun teklifi vermişti. Halaçoğlu, ulaştığı belgelerle, Ayasofya'nın müze olmasına ilişkin kararda Atatürk'ün imzasının sahte olduğunu, taklit edildiğini ileri sürmüştü. O zamanlar, AKP iktidarı kılını bile kıpırdatmamıştı. Bunu da yazıya dipnot olarak ekleyelim!..
En sağından en soluna hepsi için söyleyeceğim:
Pekii!.. Bu durumda yüzde 49'u temsil eden muhalefet ne yapıyor?..
Ego tatmini... Ego yarışı...
2002'den beri sorun hiç değişmedi. Muhalefetin ciddi bir alternatif üretememesi gerçeği... R. Erdoğan, sürekli bundan hep maksimum fayda sağladı ve bugünlere geldi. 16 Nisan 2017'de verilen ince ayarlı mesajı hemen kavradı ve saniye geçirmeden harekete geçti. Anlayacağınız, yüzde 49'un hiç edilmesi süreci altın tepsi içinde bizzat "muhalefet" edenler tarafından R. Erdoğan'a ikram ediliyor. Tekrar başa dönüyoruz herhalde. Artık, kabak tadı veriyor!..