Avukatlar milli birlik için oy kullanmalı
Bir ülkenin milli direncini oluşturan ana unsurlar, kamu kurumu niteliğinde olsun olmasın meslek kuruluşlarıdır. Barolar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının en etkin olanlarıdır. Zira meslek gereği, kamu düzeni ve ülkenin hukuk sistemi ile doğrudan ilgilidirler. Barolar arasında İstanbul Barosu dünyanın üçüncü büyük barosu olarak önemli bir meslek kuruluşudur.
İstanbul Barosu, Türkiye Barolar Birliği yönetimini de ağırlıklı delege sayısı ile oluşturabildiğinden Türk kamuoyunu etkileyebilme gücü açısından stratejik bir niteliğe sahiptir.
***
Stratejik diyorum, çünkü ABD’nin bütün dünyada uyguladığı sözde Demokrasi Projesi, Soros yöntemleriyle sivil toplum kuruluşlarının ele geçirilmesine ve bu yoldan ülkelerin örümcek ağı gibi paketlenmesine bağlıdır. Başlangıç olarak önce Açık Toplum adı altında kendi kurumlarını kuruyor, oradan hareketle gerçek sivil toplum kuruluşlarını ve meslek kuruluşlarını ele geçirmeye çalışıyorlar.
Meslek kuruluşları ABD veya AB’nin kontrolüne girmiş bir ülke, işgal edilmiş demektir.
İstanbul Barosu, bugünkü yönetimi ile Türkiye’nin bütün kalelerinin düşürülmesinin önünde büyük bir engeldir. Bu bakımdan, bugün yapılacak İstanbul Barosu seçimleri Türkiye’nin kaderi ile doğrudan ilgilidir.
Mevcut Baro Başkanı Kazım Kolcuoğlu dönemi, Genel Sekreter Hüseyin Özbek’in sözleriyle “baroya güven”le özdeşleşti.
Şimdi aynı ekipten Muammer Aydın başkan adayı. Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun Başkan adayı Aydın, hukuk devleti anlayışıyla birinci önceliği “ülkenin bölünmez bütünlüğü”ne ve “üniter yapı”ya veriyor ve bu yönü ile öne çıkıyor. Diğer adayların karşı bir söylemleri olmamakla birlikte bu yönde hassasiyetleri olup olmadığını, ancak sorulunca öğrenebiliyorsunuz.
Muammer Aydın ile CMK avukatları seminerinde karşılaştık ve sohbet ettik. Aydın, Türkiye’nin bir cemaat devletine dönüştürülmek istendiğini, buna karşı çıktıklarını, devlet içindeki çeteleşmelerin de ülkeye büyük zarar verdiğini ancak bunlarla mücadele adı altında siyasi iktidarın ve güdümlü ajanların ulusal inisiyatif gösteren demokratik örgütlenmeleri çete şemsiyesi altına almaya çalıştıklarını bu durumu kınadıklarını belirtti.
Aydın, “Hukukun üstünlüğü, demokrasinin turnusol kâğıdıdır. Laiklik anlayışı ise salt türban karşıtlığına sıkıştırılamaz. Burada esas olan cumhuriyetimizin ancak laiklik ilkesi ile varlığını sürdürebileceği gerçeğidir.
AB’ye uyum paketleri adı altında demokratikleşme yaşandığı ileri sürülüyor. Ancak özellikle IMF ile ilişkiler sonucu çalışanların haklarında geriye gidişler olmuş, emeklilerin ulusal gelirden aldığı pay düşürülmüştür. Biz sosyal eşitlek ve sosyal adaletin izleyicisi ve takipçisi olduk ve buna devam edeceğiz” dedi.
***
Aydın, avukatlık mesleği ile ilgili olarak da şu bilgileri veriyor:
“Biz avukatlık mesleğinin gelişmesini ve geliştirilmesini, meslek içi eğitim ve staj eğitiminin kurumsallaşmasını, mesleğin onur ve saygınlığının korunmasını, avukatlık mesleği dokunulmazlığının kazanılmasını, avukatların temel sorunlarının çözülmesini, zorunlu müdafiilik ve müşavirlik ile başkaca yeni çalışma alanlarının yaratılmasını, kanıt toplama yetkisinin avukatlara tanınmasını, genç avukatlara meslekte kolaylık ve belirli bir süre vergi bağışıklığı getirilmesini, adli hizmetlerin birleştirilmesini, yargının ve savunma kurumunun gerçek anlamda bağımsızlığını ve Çağdaş Hukuk Sistemi ile çelişen mevzuatın değişmesini ve demokratikleşmesini savunuyoruz.”
Avukatlar, milli birlik için oy kullanmalı! Milli devlet olmazsa hukuk olur mu? Veya kimin hukuku olur?