Avrupa'nın iyi yönleri
Geçen hafta Avrupa’nın çirkin ve sevimsiz yüzünü anlattım.
Avrupa’da yaşayan okuyucularım elektronik posta atarak hiç mi iyi yönü yok dediler.
Elbette Avrupa’nın gerçekten iyi yönleri var.
En önemlisi millet devlet için değil, devlet millet için var.
Devlet ve devlet çalışanları milletine daha refah bir yaşam sağlamakla görevli.
Bütün bunları bırakıp olayın ekonomik yönüne baktığımızda en çok dikkatimizi çeken piyasalardaki rekabet.
İlk dikkatimi çeken, GSM şirketleri arasındaki rekabetin vatandaşın lehine olması.
Almanya’da 5 GSM şirketi arasında kıyasıya rekabet var. Bu rekabetten tüketici çok memnun.
Örneğin Vodafon’un Türkiye’ye gelmeden söz verdigi, ama ülkemize geldikten sonra ağız değiştirdiği telefon kampanyaları bambaşka bir olay. Her yıl yenilenen GSM abonelik sözleşmeleri tüketicinin en yeni model cep telefonlarını 1 euro gibi komik paralara almalarını
sağlıyor.
Bizde 1 milyarın üzerinde olan cep telefonları orada 1 veya 2 yıllık sözleşme karşılığı ya bedava veriliyor ya da sadece 1 euro karşılığı alınıyor.
Yine GSM şirketleri arasındaki rekabet, cep telefonu görüşmelerini komik ücretlere çekmiş
durumda.
Ayda 35 euro yani 55 milyon lire civarında bir ücrete kendi şebekesinde sınırsız görüşme veriyor.
Yılbaşı nedeniyle şahit olduğum ilginç bir kampanya ise en büyük GSM operatörü O2’den geldi.
5 euro vererek sözleşme yapıyorsunuz ve hem sıfır Sony Ericson cep telefonuna sahip oluyorsunuz, hem de 3 ay sınırsız bedava görüşme yapıyorsunuz.
Biz halen Hariri Ailesi’nin keyfinin kâhyası olan Telekom’daki ücret politikasını tartışırken, Almanya’da tüm ev ve iş telefonlarını aramak adeta bedava.
Bütün GSM şirketleri, ev ve iş sabit telefonlarını bedavaya aratıyor.
Bir de Almanya’da dikkatimi çeken kredi kartı olayı.
Bizde AKP’nin son seçim galibiyetinde en büyük etkenin, halkın borç batağına saplanması olduğunu herkes söylüyor.
Almanya’da ilk dikkatimizi çeken, halkın cebinde kredi kartı yok denilecek kadar az olması.
Bizde herkesin cebinde en az 3 kredi kartı olurken, burada çok nadir insanlarda kredi kartı var.
Yani devlet halkını bankaların kucağına, kredi tuzağına itmiyor.
Bizde ise olay bambaşka.
Kredi kartı aidatı yıllardır tartışılıp duruyor. Tüketici mahkemeleri durdurmasına rağmen bankalar halen çatır çatır kredi kartı aidatı
alıyor.
Zorlu Grubu’nun sürpriz bir şekilde Dexia’ya sattığı Denizbank ise bunların en uyanığı.
Örneğin bir kredi kartınız var bu bankadan. Banka size bu karta istinaden başka kartlar da veriyor. Gold Kart, Seemiles, Miles-Miles vesaire. Bunların limiti tek karta bağlı. Yani 4 kartınız varsa bile tek ortak limit. Limitiniz 1 milyar lira ise bu 4 kart 1 milyarı ortak kullanıyor. Son derece sakıncasız ve hoş geliyor bu sistem. Hatta bazı kartları hayatınız boyunca hiç kullanmıyorsunuz bile. Ama Denizbank’a her yıl 25 milyon lira aidatı ödüyorsunuz. 4 kartınız varsa 100 milyon lira.
Dünyada böyle bir uygulamaya izin veren başka bir ülke var mı acaba?
Denizbank’ın genel müdürü sayın Hakan Ateş acaba bu CİN ALİ uygulamasını bir Avrupa ülkesinde yapabilir mi?
İşte bunlar sadece bazı gerçekler.
Çelişkiler çok.