Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Avrupa ve Karabağ'da zıt politikalar

Türkiye'nin Avrupa politikasında yaptığı söylem değişikliği ile Avrupa'nın tutumu arasında oldukça çelişkili bir görünüm var. Ayrıca, Türkiye'nin Karabağ'daki beklentilerine ilişkin tabloyla, Rusya'nın söylemleri arasında da bazı farklılıklar göze çarpıyor.

Avrupa'yla frekans uyuşmazlığı

Yaklaşan zirveden önce AB tarafından yapılan açıklamalar, Türkiye'nin uluslararası hukuka dayanan hak ve menfaatlerinin görmezden gelinerek onu kıskaca alma düşüncesi taşıdığı görülmektedir.

Açıklamalar özellikle AB Yüksek Temsilcisinden, Almanya'dan ve Fransa'dan gelmiş, toplantının ana gündeminin Türkiye olacağı anlaşılmıştır.

AB Yüksek Temsilcisi Borrell, "Türkiye'nin yaklaşımını değiştirmesi gerektiğini, zamanın daraldığını, ilişkilerde dönüm noktasına gelindiğini" ifade etmiştir. Ayrıca "Zirveden çıkacak kararın Türkiye'nin tutumuna bağlı olduğunu, Doğu Akdeniz'de henüz olumlu bir eylemde bulunmadığını" belirtmiştir.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, rahatsızlığını Dağlık Karabağ üzerinden dile getirmiş, ateşkeste yer alamamaktan ve Minsk grubuna görev verilmemesinden yakınmıştır. Dışişleri Bakanı ise Türkiye'nin, Doğu Akdeniz ve Libya'da tansiyonu düşürecek girişimlerde bulunmasını, bunun da söylemle değil, eylemle yapılmasını beklediklerini ifade etmiştir. Türkiye'nin politikalarının "yayılmacı", Yunanistan ve GKRY'e yaklaşımının da "saldırgan" olduğunu söylemiştir. Türkiye'nin bölgede etkin rol oynamasından rahatsız oldukları anlaşılmaktadır.

Almanya Başbakanı Merkel, zirvede Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tutumundan dolayı işlerin iyi gitmediğini belirtmiş, dışişleri bakanı Maas ise, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de provokasyon yapmakla suçlamış, Cumhurbaşkanı'nın KKTC ziyaretini provokasyon olarak nitelendirmiş, Türkiye olumlu bir adım atmazsa yaptırımın gündeme geleceğini söylemiştir. Fransa Dışişleri Bakanıyla birlikte Türkiye'nin "öngörülemez bir ülke" olduğunu iddia ederek Türkiye'ye karşı ortak hareket etme çağrısı yapmış, buna ABD'yi de davet etmiştir. Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması için meclise teklifte dahi bulunulmuştur.

Zirve öncesi Türkiye'yi suçlu göstererek zor duruma düşürüp yaptırım uygulanmasına fırsat yaratmak için, İrini uygulamasını bahane ederek, Alman firkateyniyle Türk Bayraklı kargo gemisine karşı korsanca davranıp, zirvede kullanılmak üzere gemide Türkiye aleyhinde delil bulmaya ve Türkiye'yi karşı hamleyle tuzağa düşürmeye yeltenecek kadar da ileri gitmişlerdir.

Görüldüğü üzere Türkiye'den, uluslararası hukuk kapsamındaki ulusal hak ve çıkarlarından taviz vermesi, hatta vazgeçmesi istenmektedir. Bunun için Türkiye tehdit edilmektedir. Cumhurbaşkanı'nın "Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz." söylemi ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün Avrupa'daki temasları durumu düzeltmeye yetmeyecektir.

Türkiye'den Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya, Suriye ve Karabağ politikalarından vazgeçmesi beklenmektedir. Ancak böyle bir uygulamanın onları tatmin edeceği anlaşılmaktadır. Bu kesinlikle mümkün değildir. Türkiye hiç bir şekilde hak ve menfaatlerinden, güvenliğinden ve egemenliğinden taviz vermez, veremez.

Ne Avrupa, ne de ABD Türkiye'den vazgeçmeyi jeopolitik öneminden dolayı göze alamaz. Bu nedenle diyalog kesilmemeli, diplomasi hamleleriyle politikalarımızın uygulanmasına devam edilmeli, kesinlikle geri adım atılmamalıdır.

Karabağ'da etkinlik arayışları

ABD ve Fransa, Karabağ konusunda devre dışı kalmış olmayı hazmedememekte, Türkiye'nin durumundan da rahatsızlık duymaktadırlar. Bölgede kendilerinin de etkili olabilmesi için girişim çabaları vardır.

Türkiye'nin bölgede Rusya'yla da tam bir mutabakat içinde olduğu söylenemez. Ateşkesin denetlenmesi ve gözlem noktalarının konumu ve faaliyetleri hususundaki söylemler de farklıdır.

Türkiye'yle Rusya'nın, Suriye, Libya, Azerbaycan/Karabağ, Kırım, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında anlaşmazlıkları vardır. Karşı taraflarda yer almaktadırlar. Ancak her iki ülke de diyalog içinde ilişkilerini sürdürmektedir. Bu durum, etkin ve uygun diplomasinin bir sonucu olup, ABD, AB, diğer Avrupa ülkeleri, Doğu Akdeniz'deki ve bize karşı diğer ülkelerle ilişkilere de iyi bir örnek teşkil edebilir.

Yazarın Diğer Yazıları