Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Ateşkesi beklerken

ABD'yle Rusya, bugünden itibaren, Suriye'de ateşkes konusunda anlaşmaya varmıştır. Bunu takip için de "çalışma komisyonu" oluşturmaya karar vermiştir. Bu uygulamanın geçerliliği ve Türkiye açısından doğuracağı sonuçların değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

Ateşkesin tarafları ve uygulanabilirliği...

Ateşkes'in, Batı ve koalisyonun desteklediği muhaliflerle, Suriye rejim ordusu, Rus askeri güçleri ile bunlara yardımcı olan güçler arasında uygulanacağı, El Nursa, IŞİD ve BM tarafından terör örgütü olarak ilan edilen örgütleri kapsamadığı açıklanmıştır. Yardımcı güçlerin, İran ve İran destekli Hizbullah'ın olduğu da dolaylı olarak anlaşılmaktadır. Bu da bir noktada Hizbullah'ın resmen kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Anlaşma, PYD'yi de müttefikler içinde mütalaa etmek suretiyle, meşru bir aktör durumuna getirmektedir.

Ateşkes için birkaç kere karar alınmış olmasına rağmen uygulama imkânı olmamıştır. IŞİD'le mücadele adı altında, Suriye rejimi ve onu destekleyenlerin, daha önce olduğu gibi fırsatları değerlendirerek, muhaliflere karşı operasyonlara devam etmesi muhtemeldir. Bu nedenle ateşkesin sürdürülmesinin mümkün olamayacağı düşünülmektedir.

Ateşkes Türkiye açısından sorun yaratabilir

PYD'nin, IŞİD'le mücadeleyi fırsat bilerek, Fırat'ın batısına, Afrin'in de doğusuna meşru müdafaa söylemiyle geçmesi beklenebilir. Bu gelişme karşısında Türkiye'nin, güvenlik gerekçesiyle duruma müdahale etmesi, bir noktada ateşkesi ihlal etmesi söz konusu olacaktır. Bu durum Türkiye'nin, uluslararası ortamda "anlaşmayı bozan taraf" olarak görülmesine sebep olabilecektir. Bu nedenle Türkiye, güvenliği söz konusu olduğunda ateşkesin kendisini bağlamayacağını ilan etmiştir.

Ateşkes başarıya ulaşırsa, geçiş hükümeti, seçimler ve yeniden yapılanma için görüşmeler başlayabilecek, bu tabloda Türkiye kendine yer bulamayabilecektir. Ateşkes ABD açısından, seçim öncesinde Suriye ve Orta Doğu kamburundan bir nebze olsun kurtulmak, ancak şekillenmenin de kendi menfaatlerine uygun olmasını sağlamak için bir fırsat olarak görülebilir. Rusya açısından ise, özellikle petrol fiyatlarının düşmesinden kaynaklanan ekonomik sıkıntıyı hafifletmek için kullanılabilir.

Bu durumda ABD, Rusya ve Suriye zaman kazanacak ve avantajlı duruma geçebilecek, Türkiye ise güneyinde, homojen ve PKK orijinli, ikinci bir Kürt yapılanmasıyla karşı karşıya kalabilecektir.

Tarafların kendi beklenti ve çıkarlarını gözeterek pozisyonlarını aldıkları bu ortamda, Türkiye'nin muhtemel sorunları aşabilecek taktikler geliştirmesi yaralı olacaktır.

Suriye politikasında radikal değişikliğe ihtiyaç var...

Türkiye terörle mücadele ve Suriye politikası odaklı iki stratejik hata yapmıştır. Bunlardan birincisi "çözüm süreci", ikincisi de Suriye yönetimini devirmeye destektir.

Çözüm sürecinin nelere mal olduğu hepimizin malumudur. Suriye yönetimini devirmeyi desteklemek, Suriye'nin yanında karşımıza özellikle Rusya'yı ve İran'ı da almamıza sebep olmuştur. Suriye yönetiminin ülke üzerindeki kontrolü kaybetmesi sonucunda kuzeyinde ikinci bir Kürt oluşumuna imkân yaratmıştır. Bu oluşumun PKK uzantısı PYD'nin kontrolünde olması, güneyden olan tehdidi değişik bir mecraya sokmuştur. PYD'nin buradaki konumu ve başat devletlerden aldığı destek, PKK'ya cesaret vermiş ve Türkiye'deki terör, PYD'den aldığı destekle de artmıştır.

Bu gelişmeler, PYD ve PKK'yla Barzani yönetimi arasında bir rekabet olsa da, Barzani'nin mevcut ortamdan istifadeyle bağımsızlık referandumu yapma hevesini kamçılamıştır.

Konuya bütün olarak baktığımızda, Türkiye'deki terörün artmasını, Büyük Kürdistan hayalinin Türkiye'ye yansımasına bağlamak mümkündür. Türkiye'deki hareket de bu oluşuma eklemlenme peşindedir.

Bu nedenle Türkiye'nin, Rusya ve Suriye politikalarını, bu oyunu bozacak şekilde süratle ve radikal olarak değiştirmesi zarureti bulunmaktadır.

İktidar başta olmak üzere, bölücü siyaset yapmayan muhalefetin de, yanlışlarını görmesi, kendisini hep haklı görmekten vazgeçmesi gerekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları