Atatürk’ün sorusu: “Balkanlar’ı niçin kaybettik biliyo
Suat İlhan’a göre “Batılıların büyük stratejisi, karşı güçleri kuşatmayı ve içten çökertmeyi amaçlar. Osmanlı İmparatorluğu, Batılılar tarafından üç defa kuşatılmıştır..”
“Birinci kuşatma: Ümit Burnu’nu dolaşarak Hint Okyanusu’na gelen, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye gönderdiği donanmaları yenilgiye uğratan Portekiz ve İngiltere tarafından denizden yapılmıştır.
İkinci kuşatma: İspanya, Fransa, İtalya ve İngiltere’nin girişimleri ile Kuzey Afrika üzerinden.
Üçüncü kuşatma: Kıbrıs, Suriye, Irak’tan İngilizler ve Fransızlar tarafından gerçekleştirildi ve sonlandırıldı.
Osmanlı İmparatorluğu son yıllarında dört yanından Batılılar tarafından kuşatılmış; yirmiye yakın cephede savaşmaya mecbur edilmiştir: Yemen; Mekke, Medine; Süveyş Kanalı; Balkanlar’ın bütün cepheleri; Filistin; Trablusgarp; Kafkaslar; Irak; Suriye cepheleri...
Batılılar İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’yı; Soğuk Savaş’ta ise SSCB’yi kuşatarak sonuca ulaştı.
Bugün de Türkiye Batı dünyası tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma -hatta çevirme- Kıbrıs, Ege denizi, Patrikhane yolu ile İstanbul, Karadeniz (Pontus meselesi) Doğu Anadolu (Ermenistan), Güneydoğu Anadolu üzerinden (etnik azınlık yaratarak) devam ediyor.”
* * *
Batı’nın namuslu tarihçileri, “Türkleri çekerseniz, insanlık tarihi yazılamaz” dediıği halde, Türk kimliği Türkiye’de öyle küçültüldü, öyle aşağılandı ki, Türk çocukları aşağılık kompleksi ile yetişmeye başladı. Bu psikolojik harekâtın üzerine etnik kimliklerin yüceltilmesini, desteklenmesini de eklerseniz, artık Türk toplumu için tam bir kimlik kayması başlamış demektir...
Operasyonu planlayanlar, Ernest Renan’ın “Millet bir ruhtur” tanımını iyi biliyor. Renan diyor ki “Millet bir ruhtur, manevi bir prensiptir. Bu ruhu, bu manevi prensibi aslında bir olan iki şey teşkil eder: Bunlardan biri maziye, diğeri ise hale aittir. Biri, zengin bir hatıralar mirasının müşterek sahipliğidir. Diğeri, birlikte yaşama arzusu konusunda mutabakat ve bir bütün halinde devralınan mirası yüceltme iradesidir. Bizi biz yapan ecdattır. Kahramanlıkla dolu bir mazi, büyük insanlar, şan ve şeref, işte üzerine milli bir ideal inşa edilebilecek beşeri sermaye budur. Mazide müşterek bir şan ve şeref, halde müşterek bir irade, birlikte büyük işler başarmış olmak ve yine başarmak istemek; işte millet olmak için gerekli şartlar bunlardır.
Tıpkı bir ferdin mevcudiyetinin kesintisiz bir yaşama iddiası olması gibi, bir milletin mevcudiyeti de her gün tekrarlanan bir plebisittir.
Sağlıklı bir ruha ve ateşli bir yüreğe sahip insanlardan müteşekkil büyük bir topluluk, millet denen bir manevi şuuru yaratır. Bu manevi şuur, her bir ferdin, topluluk yararına kendisininkinden vazgeçmek suretiyle yaptığı fedakarlıklarla kuvvetini teyit ettiği ölçüde, millet meşrudur ve var olmak hakkına sahiptir.”
İşte bu tanımı bilenler, Türk Milleti’ni ruhen de çökertmeye çalışıyor, maziyle olan ilişkisini kesiyor ki bugün ne yapacağını bilmez bir hale gelsin!
* * *
Suat İlhan Türklerin Jeopolitiği ve Avrasyacılık kitabında “Yunanistan’ın doğuşu sırasında ne yaptılarsa, Arnavutluk sorununda ne yaptılarsa, Güneydoğu sorununda da aynı şeyleri yapıyorlar. Radyolarda, televizyonlarda, eğitimde, bölünmeyi güçlendirecek şekilde diğer dillere imkan verenler, Atatürk’ün şu değerlendirmesini düşünmelidir” dedikten sonra, Utkan Kocatürk’ün “Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri” kitabından, o büyük dehanın şu tarihi sözleri naklediyor:
“Biz Balkanlar’ı niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır? Bu da İslav araştırma cemiyetlerinin kurduğu dil kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların milli şuurları uyandırıldığı zaman biz Balkanlar’da Trakya hudutlarına çekildik.”