Atatürk'ün "Büyük Orta Doğu Projesi"
Orta Doğu'nun yer altı ve yer üstü bütün varlıkları, istilaya uğramış, kan ve acıyla yoğrulmuş toprakları halen önemini koruyor.
Yıllarca petrol, gaz ve su, Orta Doğu'yu tehlikeli fakat cazip kılıyor.
Bir çok liderin, diplomatın, ilim ve bilim insanının gözü bir türlü Orta Doğu'dan ayrılmıyor.
Orta Doğu'da yaşayan çoğu insanların huzuru bir türlü sağlanmıyor.
Hatta, Orta Doğu'da ateş bir ülkede durursa, başka bir ülkede başlıyor.
Her zaman belirttiğimiz gibi, Orta Doğu sanki "pimi çekilmiş bir bomba"yı andırıyor.
Oysa, Orta Doğu'ya "huzur, güvenlik" ve "tam özgürlük" artık, her zamankinden daha fazla gerekiyor.
Üstelik, ABD gibi süper bir ülkenin Orta Doğu üzerindeki kem gözleri, her ne kadar "proje" ile kamufle edilmek isteniyorsa da, hedef bölgeye hâkim olmakla özetleniyor.
Ne yazık ki, Orta Doğu "şer ve tehlikeli" planların tehditlerinden bir türlü kurtulamıyor.
Aslında, Orta Doğu'yu ABD'nin bu tür saldırı ve işgal planlarından kurtarmak ve korumak öncelik alıyor.
Nitekim, yıllarca önce bile, hem de Atatürk tarafından bir "Orta Doğu Projesi" tasarlandığı pek bilinmiyor. Çünkü, bir tür "gizlilik" içinde bu tarihi tasarım halen tam olarak açıklanmıyor.
Suriye ve Irak'ın Türkiye ile birleşmek için ayrı ayrı müracaat ettikleri nedense saklanıyor.
Yazarlar ve çoğu gazeteciler tarafından bilinmeyen bu ilgi çekici gerçek, Atatürk'ün "Büyük Orta Doğu Projesi"nin ilk düşünürü olduğunu gözler önüne seriyor.
Ne var ki, Atatürk'ün projesi, barışı ve güvenliği ABD'nin ise saldırı ve istilayı öngörüyor.
İlginç taraf ise, yıllar önce Atatürk'ün bu projesini Attila İlhan tarafından öğrenmiş olmamız...
TV8 televizyonunda beraber çalışırken, değerli edebiyatçımız Attila İlhan'la buluşup ve ondan "feyz" almanın onurunu yakalamamız, bu tür bilgilerin edinilmesini sağlıyor.
Kaleme aldığımız Cezayir ile ilgili kitabımızda yakından ilgilenen Üstad Attila İlhan'ın hatta "önsöz" yazması, halen övünç kaynağımız...
Attila İlhan'ın anlattığı ve başka kaynaklardan da doğrulanan Atatürk'ün "Büyük Orta Doğu Projesi" meğer ne gerçekleri içeriyor.
İlhan, Atatürk'ün Büyük Orta Doğu Projesi olduğunu daha sonra birkaç konuşmasında hatta televizyon programında açıklamasına rağmen, medyanın böylesine büyük iddiayı dile getirmekten sakınması izahı gün geçtikçe güçleşiyor.
Zaten, rahmetli Attila İlhan da, bu "ketumetten" üzüldüğünü her fırsatta dile getiriyordu.
24 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birinci ilk gizli celsesinde, Suriye Kralı Faysal hakkında bilgi veren Atatürk, İngilizlerin Suriye'yi Fransızlara terk ettikten sonra, onu Irak'a taşıdıklarını ve 22 ay sonra Arap devletinin parçalandığını vurguluyor ve tarihi sözlerine şöyle devam ediyor:
"Kral Faysal, (biz yanlış yaptık siz ise bir millî mücadele veriyorsunuz bu hatamızı giderelim, bizi millî mücadelenize alın biz de gerçek istikrara kavuşalım) şeklinde mektup yazıyor."
Atatürk'ün verdiği cevap ise her şeyi açıkça anlatıyor:
"Hayır biz bir millî mücadele veriyoruz yeknesak bir devlet kuracağız siz de Arap milliyeti içinde mücadelenizi verecek şekilde örgütlenin ve ondan sonra süpranasyonal milliyet üstü bir devlet olabilir, bir federasyon veya konfederasyon halinde bir araya gelebiliriz."
Öte yandan, Irak'ın Nuri Sait Paşa vasıtasıyla aynı mealde teklif yaptığı biliniyor.
Daha sonra bu girişimlerden ötürü, Anadolu'da İngilizlerin çıkardığı isyanlar kendini gösteriyor.
Bu yüzden de, Musul ve dolaylarında "petrol bölgesi"nden geçici olarak haklarımızdan vazgeçiliyor.
Sadece bir Türk bölgesi olan Hatay üzerinde durulması akıllılığı ve kararlılığı uygulanıyor.
Atatürk'ün barışçı projesini, yıllar sonra istilacı emellere çevirme planında da, bir Türk'e de eş başkanlık görevi verilmesi, tarihin garip bir cilvesi olarak tekerrür ediyor.
Sonuç olarak Atatürk'ün projesine Suriye ve Irak'ın yanısıra İran da eklenirse, ortaya günümüzün barışçı planı çıkıyor.