Asıl tehdit, Hrant Dink cinayetini örtbas edenlerdir!

Milliyet’ten Tolga Şardan’ın haberine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a sunulmak üzere hazırladığı brifing metninde, “ulusalcılık” akımı, “aşırı sağ faaliyetler” kapsamında ve Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı’nın mücadele etmesi gereken bir tehdit unsuru olarak değerlendirildi!
Metinde, iki paragrafta yapılan değerlendirmede, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” denildi.

***

Hatırlarsanız, 1997 yılında Hürriyet’in yayınladığı bir Milli Güvenlik Siyaset Belgesi vardı. Belgeye göre, “Irkçılığa varan Türk Milliyetçiliği” tehdit kapsamındaydı!
Biz o zaman, “Bu da Atatürk’ün siyaset belgesi” başlığı altında, Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği ile ilgili sözlerini yayınlamıştık.
MİT Müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı da yapmış olan Orgeneral Teoman Koman, emekli olduktan sonra, bir televizyon programında, bu değerlendirmenin hatalı olduğunu ve milliyetçiliğin tehdit kapsamından çıkarıldığını söylemişti.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün iç ve dış tehdit değerlendirmesi yapmak gibi bir yetkisi yoktur. Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Güvenlik Kurulu’nda belirlenen güvenlik politikalarına göre hareket etmek durumundadır.
Dolayısıyla, raporu hazırlayanlar, yetkilerini aşmıştır.
H H H
Konunun esasına gelelim. Ulusalcılık, milliyetçilik demektir. Ulusalcılık, milliyetçilik anlayışlarının MHP’den farklı olduğunu belirtmek isteyen ve daha çok sol kökenli aydınların tercih ettiği bir kavramdır. Fakat özünde, brifing metninde belirtildiği gibi “devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği” tespitini temel almaktadır.
Peki MHP’yi destekleyen milyonlarca insan bu konuda ne düşünmektedir? Onlar da AB sürecinin bağımsızlığı ortadan kaldırdığını söylüyor. Demek ki, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde söz konusu metni hazırlayanlar, aslında MHP tabanını da tehdit olarak görmektedir.
Peki neden MHP’den bahsetmiyorlar? Çünkü MHP, Anayasa’nın koruması altında bir kuruluştur. MHP yönetimi ise bağımsızlığı ortadan kaldıran uygulamaları, tek başına iktidar olunca değiştireceğini söyleyerek, kitleleri zaptetmektedir. Ulusalcıların ise kurumu, partisi yoktur, kontrolsüz bir kitledir.

***

Ulusalcılık hassasiyeti bir dip dalgası olarak ortaya çıkarken, bazı istihbarat servisleri, bu hareketin içine girip yönlendirmeye çalışıyordu. Biz bu durumu gözlemle fark ettiğimiz için başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı olmak üzere bu sütundan herkesi uyarmıştık. Çünkü alenen darbe çağrısı yapan ve buna karşı çıkan herkese iftira atanlar vardı.
Bizim bu tür grupları tehdit olarak görerek herkesi uyarmamızın sebebi, devlet güdümlü bir milliyetçiliğin hiçbir fayda getirmeyeceğine inanmamızdandı. Zaten devletin kendisi sağlıklı bir yapıda olsaydı, böyle arayışlara gerek kalmazdı. Üstelik devlet adına çalışan bazıları, 12 Eylül öncesinde, bu tür grupları teröre bulaştırmıştı.

***

Demek istediğim şudur: Ortada bir tehdit unsuru varsa, bu durum ulusalcılık akımının kendisinden değil, devletin içine yuvalanmış bazı grupların, ulusalcıların içine nüfuz etmek istemesinden kaynaklanmaktadır. Mesela, Hrant Dink cinayetinin örtbas edilmeye çalışılması, tehdidin nerede olduğunu çok açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır.
Hrant Dink, Türkiye’de 500 bin kripto Ermeni olduğunu söylüyor ve Sabiha Gökçen örneğinde olduğu gibi isim isim araştırma yaptığını ima ediyordu.
Biliniz ki Hrant Dink cinayetini örtbas etmek isteyenler, Türkiye için en büyük tehdittir! Bunlar da ulusalcıların arasında olmasa gerek, değil mi?
Ulusalcılığı veya milliyetçiliği tasfiye girişimi, ABD eski Büyükelçisi Edelman tarafından başlatılmıştır ve “ulusalcılığı aşacağız” söylemiyle alenen Amerika’dan yönlendirilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları