Arınç mı haklı, biz mi haklıyız?

Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç hiçbir devletin paralel yapıya müsaade etmeyeceğini, iktidarlarının da her türlü desteği verdiği cemaatin kendilerini arkadan vurarak devlet içerisinde paralel devlet olma teşebbüsüne müsaade etmeyeceğini söylüyor...
Ne güzel söylüyor!
Biz şimdi “12 yıldır neredeydiniz?” ve “Devleti yönetenlerin burnunun dibinde çevirdikleri dolabı görmeme gibi bir lüksleri var mı?” gibi sorular sormayacağız? Çünkü bu tür soruların, “ya birlikte paralelleştiler” ya da “kapasite bu kadar” şeklinde yalnız iki cevabı var. Yani buraları geçelim.
Tamam, cemaatin paralel yapılaşması ile mücadele ediniz, zaten ediyorsunuz da...
Peki, bir cemaatin devlet içinde paralel yapılanması devlet için tehlikeli ise o devlet içersinde bir partinin paralel yapılanması bir tehlike değil mi?
Yani “senin paralelin-benim paralelim” olur mu? Hayır, ağzımızda bakla falan çevirmiyoruz, AKP, devlet içinde paralelleşiyor mu, paralelleşmiyor mu, Arınç ve bütün AKP’lilerden bu sorunun cevabını öğrenmek istiyoruz. Bugün Türkiye’de AKP icraatlarını eleştirebilecek bir sivil toplum örgütü kaldı mı? Bütün kanunlar AKP ve AKP’lileri dokunulmaz, eleştirilmez hale getirmek için Meclis’e inmiyor mu? Koskoca Meclis 12 yıldır yalnızca AKP’nin devlet içinde devlet olması için mesai yapar hale gelmedi mi?
Evet, tamam, cemaat paralel yapılanmasın, anladık... Anladık da PKK’nın, KCK’nın paralel yapılanmasına niye ses çıkartılmıyor? Ağzında dili olanın dili, devlet gücüyle kesiliyor da, elinde Kalaşinkof olanın eli niye serbest bırakılıyor? Bu da nereden çıktı demeyiniz, siz söylediniz Sayın Arınç. Hani, “PKK ile asla görüşmedik, görüşmeyi de düşünmüyoruz. Bunu söyleyen de, PKK ile görüşecek olan da şerefsizdir” falan dediniz, aradan birkaç yıl geçince de, tuttunuz...
“PKK’nın bazı aşırılıklarına barış süreci zarar görmesin diye ses çıkarmadık.” deyiverdiniz...
İşte o PKK, devletin maliyesini tanımıyor, kendi vergisini topluyor. Türk mahkemelerinin verdiği boşanma kararlarını geçersiz sayıyor. Milli eğitimini tanımıyor, paralel okullar açıyor... Bütün bunlar olurken biz de gazetelerden AKP üst yönetiminin Meclis’te oylanacak AKP’li bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi oturumunda, AKP’lilerle birlikte oy kullanmaları kulisleri yaptıklarını okuyoruz..
Yani PKK ile bizzat masaya oturduktan sonra şimdi de rüşvet ve yolsuzluk meselelerinde PKK paraleli ile masaya oturulmuş... Neyse, dünya görüyor, vicdan gözü olanlar görüyor... Bir ara siyaseti bırakacağınızı, torunlarınıza vakit ayıracağınızı, vicdan muhasebesi yapacağınızı söylemiştiniz. Allah bu konularda sizi muvaffak kılsın.
Lâkin gitmeden ne olur bir konuda daha milleti aydınlatın da, ellerinizden öpelim...
Mavi Marmara ile ilgili İsrail, Türkiye’den gerçekten özür diledi mi? Diledi ise bunun ses kaydı yahut resmî bir evrakı var mı? Ses kaydı ve resmî evrak yoksa “Diledi” demeniz bir anlam ifade etmez. İyi de kardeşim, bu sorunun muhatabı ben değilim, zamanın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı demeyiniz. Tazminat görüşmelerini siz yürütüyordunuz, “Yakında sonuca bağlanır” gibi laflar da ettiniz...
Ne oldu o işler?
Cuma günü hastaneden gelirken taksi şoförü ile tartıştık. Sakallı görünce bizi AKP’li mi sandı ne sandı ise radyosundan Davutoğlunu dinletince bu meseleler açıldı. O da önce “İsrail özür diledi” diyordu, bizi dinleyince iki ara bir dere durumuna düştü...
Açıklayın ki şu buzlu yollarda sürücülerin dikkati dağılmasın, Allah korusun...

Yazarın Diğer Yazıları