Arapsaçına dönen Agarta meselesi!
Mehmet Gül’ün ölümünün üzerinden bir yıl geçmiş. Sanki arasıra yaptığı gibi yine habersiz çıkıp gelecek, önemli gördüğü ülke meselelerini bize anlatacakmış gibi hissediyorum. Şu benim adaşımı da biraz frenlerdi herhalde. Çünkü Yerköy’den çocukluk arkadaşı idiler.
Adaşım Arslan Tekin kısa bir mektup gönderdi. Ergenekon iddianamesinde, yazmadığı bir yazının kendisine mal edildiği gerçeğinin, aramızdaki tartışmalarla ortaya çıkmış olduğunu belirtti! Böylece iddianameye delil olarak konulan bazı belgelerde nasıl hatalar bulunduğunun da anlaşıldığını ifade etti.
Fakat Haber7’de yayımlanan, hatalarla dolu kendi yazısı, başkalarının da konuyu yanlış değerlendirmesine sebep oluyor hâlâ! Mesela, Aydoğan Vatandaş, haklı olarak Arslan Tekin’in, kendisini savunurken iddianameden alıntı yaptığı “Agarta” yazısının Mehmet Ali Bulut’a ait “Ankara İmparatorluğu” makalesinde olamayacağını yazıyor.
Fakat Tekin’in yazısından öyle anlaşılıyor.
* * *
Konu arapsaçına döndü. Baştan anlatayım: İddianamede, örgütün temel felsefesini yansıttığı iddia edilen “Agarta” konulu bir belgenin son paragrafında, “12 yıl önce yayımlanmış ve Arslan Tekin’e ait” denilerek sadece başlığı verilen “Ankara İmparatorluğu” başlıklı yazı, Arslan Tekin ve Hamdullah Öztürk’ün iddia ettiği gibi bana da değil, ortak dostumuz Mehmet Ali Bulut’a aittir. “Altına imzamı atarım” dediğim yazı, Agarta yazısı değil, 17 yıl önce yayımlanmış Ankara İmparatorluğu yazısıdır. Bu yazıda Agarta veya bugünkü dava konuları ile ilgili en küçük bir ifade yoktur. Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını kazanması ve liderlerinin Ankara’ya gelişi ile ilgilidir. Agarta yazısını kimin yazdığını ise bilmiyoruz. Bir romandan alıntı olduğuna dair haberler yayımlanmıştır.
Adlarımız ve soyadlarımızdaki benzerlikler bu karmaşaya yol açmıştır ama mesele bir yazının sorumluluğunu üstlenip üstlenmemek değil. Arslan Tekin, konuyu, “Ankara İmparatorluğu” başlıklı yazıda sanki bir suç işlenmiş de suç iddianamede kendisinin üzerine atılmış fakat yazının sahibi zannettiği öteki Arslan savcıya giderek veya köşesinde yazarak sorumluluğu üstlenmiyor diye takdim etti. Zaman’da Hamdullah Öztürk de sözde Tekin’i korumak adına, bir açık bulduğunu zannederek Ergenekon sanıklarından da bahisle, “itiraf etmiyor” diyerek bana sataştı! Dinlerarası diyalog girişimi ve İbrahimi dinler edebiyatının Hıristiyanlaştırma faaliyeti olduğu yolundaki tespitlerimi hazmedemediği için beni de sanık olarak görmek istiyor olabilir! Basın artık bu hale geldi!
* * *
Fakat adaşım, iddianamede delil olarak kullanılan bir yazıda, maddi bir hatayı ortaya çıkarmış olmakla kalmadı; tartışmaya konu olan bir yazı arşivde dururken, “gazeteci” lerin, duyumlara dayanarak, bahsi geçen yazıları okumadan, yazarının kim olduğunu bilmeden, ilgisiz bir başka yazarı nasıl suçlu ilan edebildiğini de göstermiş oldu.
Elbette Haber7’de belirtildiği gibi atın önüne et, itin önüne ot konulursa, bir sütun işgal etmiş olmakla kendilerini gazeteci zannedenler, bu işin kurtlarına saldırmaya kalkışır!
Okurlarımızı da konuyla meşgul ettik ama işte Türkiye’de birçok meselenin nasıl tartışıldığını, böyle bir örnekle göstermiş olduk.
İşi gücü bıraktık, adaşımızın gereksiz evhamları ile başlayan zincirleme hataları düzeltmekle uğraşıyoruz! Türkiye, işte bu tür algılama bozuklukları yüzünden toparlanamıyor.
————————————————
NOT: Mehmet Gül için yarın Bayezıt Camii’nde ikindi namazını müteakip bir mevlit düzenlenecek. Pazar günü de Mecidiyeköy’deki Kültür Merkezi’nde saat 17.30’da bir panel yapılacak.