Ankara'da iyi, kötü, çirkin!

Koronavirüsün vurduğu ekonomik hayattan belediyeler de fazlasıyla payını alıyor… Ankara Büyükşehir Belediyesi de bunlardan birisi…

Üstelik şartlar gereği mazeret üretebilecek imkâna sahip olmasına rağmen, tam tersine ihtiyaç sahibi vatandaşın derdine yetişebilmek için olağanüstü bir çaba sergiliyor…

Mansur Yavaş'ın başkanlığındaki belediye, temizliğe gidemeyen kadınlardan kâğıt toplayıcılara, ürünü elinde kalan pazarcılardan terzilere, berberlerden yolcu kapasitesi düşen otobüsçülere, "Bana niye yetişmediniz?" sorusunu soracak bir kişi kalmayıncaya kadar her kesimi dert ediyor… Elinde kovayla yangından yangına yetişmeye çalışıyor, eldeki sınırlı kaynaklar sosyal belediyeciliğe sarf ediliyor…

Bu çabalar öylesine karşılık buldu ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi, yıpranmış, örselenmiş, istismar edilmiş kamu kurumu kimliğini yeni bir güven duygusuyla ayağa kaldırdı… O yüzden yardım kampanyaları beklenenden daha fazla ilgi gördü… Üstelik bu ilgi Ankara sınırlarını aştı ve ülke geneline yayıldı… Bu hayırlar rekorlar kırılarak gerçekleşti…

Bazen garibin iftarına aş, borçlunun musluğuna su, otobüse bilet, yetim başına sıcak bir el, kapatılan veresiye defteri, Hızır'ca yetişen bir gülen yüz, alan eli görmeyen bir veren el oldu…

Hayatın devamı için gerekenler dışındaki ihaleler iptal edildi, kaynaklar insana ayrıldı… Böyle dönemlerde belediyenin şerefinin asfaltla, kaldırımla, üstgeçitle vs. değil, fakirin sofrasındaki lokmayla ölçüleceği ispatlandı…

Hiçbir siyasî ayrım yapılmadan, zor günlerde tarih yazıldı, yazılmaya da devam ediyor…

***

Mansur Yavaş ve arkadaşları hep iyilikte yarışalım istiyorlar… Fakat siyasî hırsı baskın gelen muhatapları bunu kabullenmekte zorlanıyor… Mansur Yavaş'ı sözde zorda bırakma duygusuyla, Ankara'ya ve Ankaralılara kötülük ettiklerini umursamıyorlar bile…

Şu sıkıntılı süreci elbirliğiyle aşmak yerine, belediyeyi tökezletmek, halka hizmet veremez hale getirmek, Meclis çoğunluğu marifetiyle Ankara halkının beklentilerini karşılıksız bırakmak gibi öncelikleri var…

Belediye, zordaki esnaftan alacağı kiraları, en büyük girdilerinden olan su paralarını ertelemiş, yolcu azaldığı için ulaşım maliyetleri inanılmaz zarara sebep olmuş, bunların pek umurunda değil…

Şu anki gelirlerle temel hizmetler olan su ve ulaşımın maliyetinin karşılanması bile mümkün değilken, belediyelerin bu fedakârlıkları karşısında elektrik ve doğalgazda hiçbir indirimin veya ötelemenin söz konusu olmaması nasıl izah edilebilir? Bunun hesabını sorması gerekenler, halka ekmek-aş yetiştirmek için çırpınan belediyeyi nasıl tökezletir de buradan siyasî kâr elde edebiliriz hesabındalar!..

***

Belediyeler, Meclis kararıyla bütçelerinin yüzde 10'u kadar kredi kullanma yetkisine sahipler… Siyasî iktidarın belediyeleri bu yetkiyi rahatlıkla kullanabilirken, Ankara ve İstanbul belediyeleri Meclis çoğunluğunun engellemesi dolayısıyla bu yetkiyi kullanamıyorlar…

O Meclis çoğunluğu, yaşadığı şehri cezalandırıyor aslında… Cezayı Ankara'ya ve Ankaralılara kesiyorlar…

Keşke burada sınırlı kalmayacağını bir fark etseler… Nisan ayında gelirleri yüzde 55 düşen, 230 milyon TL azalan, salgın dolayısıyla harcamaları 58 milyon artan, Hazine payı yüzde 49 oranında eksilen bir belediyeye borçlanma yetkisi verilmemesi, başka tedbirleri gündeme getirecektir…

Ankara'da aç ve açıkta kimseyi bırakmamak için olağanüstü gayret gösteren belediye, bunun bedelini Meclis tarafından önü tıkanmakla ödememeli… Çünkü bu gidiş, şirketlerden mecburen işçi çıkarmak gibi bir zarureti doğurabilir…

Gelirleri ve borçlanma yetkisi darbelenerek hizmet kapasitesi düşürülecek olan belediye, doğaldır ki, Haziran'da yenilenecek olan personele dayalı hizmet alım sözleşmelerini gözden geçirecektir… 'Kimsenin ekmeğiyle oynamama' sözü dolayısıyla geçen yıl kısıntı yapılmayan sözleşmelerle ilgili bu yıl çok ağır gerekçeler oluşmuş durumda…

Elbette temenni edilmez ama 'çalıştırmak' üzerine değil 'çalıştırmamak' üzerine kurulmuş olan muhalif tavır bu sonucun müsebbibi olacaktır…

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları