Ankara'da ayağa dolanan tuzak
Mesele 'tuzak'sa eğer, Allah, tuzak kuranların en hayırlısı... Geçmişte suçlulardan 'hayırsever iş adamı' çıkaran siyasî kültür, bir çocuk pornocusundan, bir sahtekârdan 'saygın iş adamı' çıkaracaktı... Ama ayaklarına dolandı...
Mansur Yavaş, tuhaf birisi!.. Mertliğin mumla arandığı şu siyasî atmosferde, soyadını 'Karakebap'tan 'Yavaş'a çevirmiş birisi olsaydı, rakibi onu perişan ederdi... Soyadı değişikliğinden hareketle, yapmadığı, söylemediği, yazdırmadığı kalmazdı...
Adına artık 'televizyon' veya 'gazete' denemeyecek müfteriler taburunun saldırısı başlardı, değiştirilen soyadı üzerinden... Oysa Mansur Yavaş, rakibinin soyadının Karakebap'tan Özhaseki'ye dönüştürülmüş olmasıyla ilgili bugüne kadar tek kelime etmedi... Bu gerçek üzerinden, şüphe uyandırıcı söylemlere, köken sorgulamalarına kalkışmadı... Doğrusu da buydu...
Düzgün, ahlâklı, seviyeli bir çizgi tutturdu ve bu çizgi Yavaş'ı hep güvenilir kıldı... Siyasette 'avantaj sağlama' kurnazlığıyla, bir kere bile olsun ağzından "Ben Ankaralıyım, Özhaseki Kayserili" lâfı çıkmadı... Eğer tersi olsaydı, yani Kayserili olan Mansur Yavaş olsaydı, şimdi "Yavaş Kayseri'ye" kampanyası eşliğinde linç ediliyordu!..
***
Konuyla ilgili bir başka yazımda ifade etmiştim: "Ankara, siyaset tarihimizin -darbe zamanları haricinde- en orantısız propaganda dönemini geçiriyor... Duvarlar, direkler, billboardlar ezici oranda Mehmet Özhaseki'nin afişleriyle dolu... Belediye ve şirketleri, taşeronlarla birlikte kampanyanın içinde... Binlerce resmî çalışan internette trollük yapıyor... Mitingden mitinge adam taşınıyor... Sınırsız bütçe, medya ve sosyal medyaya reklam yağdırıyor...
Hemen yanı başında insanların tanzim satışlardan 2 lira daha ucuza sebze almaya çalıştığı bir Ankara'da devasa bir propaganda gücü insanları adeta boğuyor...
Ankara'yı bilmeyenler, son hâlini görmeyenler için belirtelim: Sanki Suriye'de veya Asya'nın o bilinen ülkelerindeki gibi seçim havası... Mansur Yavaş'ın kaplayabildiği propaganda alanı Mehmet Özhaseki'nin 20'de 1'i bile değil dersek abartmış olmayız..."
***
Bütün bunlara rağmen, duvarlar başka konuşuyor, anketler başka... Mansur Yavaş'a kurulan komplo, sahadaki mağlubiyeti, tersine çevirme amaçlı çok adice bir yöntemdi... Halkı normal yollarla ikna edemeyenlerin, son çare olarak paçalarından sabıka akan ve dünyanın en adi suçundan yargılanan birine iltica etmeleri, kuralsızlığı, çaresizliği ve paniği gösteriyor...
Bir türlü Ankaralının gönlüne giremeyenlerin, duvarlardaki devasa görüntüleri seçmenleri daha da kamçılıyor, mağdur ve mazlum gördükleri adayın yanına topluyor... İhtirasları dolayısıyla bunu fark etmeyecek kadar körleşmişler ve kumpas gibi yöntemlerle ırmağın akışını tersine çevirebileceklerini umuyorlar...
***
Bir ülkücü, yakın tarihimizde sıkça gördüğümüz bol kumpaslı adice yöntemlere direne direne Büyükşehir'e yürüyor... Paraların, duvarların, kamu imkânlarının orantısız saldırısı yetmezmiş gibi, kendisine savunma hakkını bile çok gören medya organlarına rağmen... Namussuza, sahtekâra, çocuk istismarcısına açılıp, kendisine karartılan ekranlara rağmen...
***
31 Mart'a kadar, ortalama insanın hayal gücünü aşan başka hangi çirkeflikleri göreceğiz, bilmiyoruz... Duvara 'Her Biji Mansur' yazanın kimliği ve belediye çalışanı belli olduğu yerde, soruşturma ve işten çıkarılma söz konusu değilse, karşı taraftan bir tane dürüst siyasetçi çıkıp bunu kınayamıyorsa, seçime kadar başka hangi provokasyonların yaşanacağını kestirmek pek mümkün olmuyor tabii ki...
Meselâ 21 Mart... Nevruz'da neler yaşanacak? Bütün bu iğrençliklere sesini çıkarmayan, hatta pazarlamasını yaparak zafer kazanmayı uman siyasetçilere kim bilir hangi malzemeler servis edilecek? Hangi terörist veya ajan, hangi taşkınlıkları ve milletin değerlerine karşı provokasyonu yapacak veya söz konusu provokasyonlar kendilerine yaptırılacak, hep birlikte göreceğiz...
Peki bütün bu pusu, komplo ve provokasyonlar Ankara'da sonucu değiştirir mi? Değiştiremeyeceğine hep birlikte şahitlik edeceğiz...