Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Ankara terörünün ardından

Yine feci bir terör saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Birilerinin dediği gibi, asla terörle yaşamak mecburiyetinde olmadığımızı söylemek, bu duruma nasıl geldiğimiz ve hangi tedbirlerin alınması gerektiği hususunda da düşüncelerimi paylaşmak isterim.

Meydana gelen terörün sebepleri

Terörün karakteristik özelliği, ne zaman, nerede, ne yapılacağının bilinememesidir. Hukuk dışı olmasıdır. Dolayısıyla inisiyatif teröristtedir. Terörü önlemenin yolu, teröristin bu inisiyatifi kullanmasına imkân vermemek, güçlü ve yaygın istihbaratla önceden haber alıp, eylem gerçekleşmeden önlemektir.

İç istihbarattan sorumlu kurumlar, genelde MİT, şehirlerde Emniyet, kırsal alanda da Jandarmadır. Meydana gelen olay, istihbaratta bir eksiklik olduğunu göstermektedir. Birçok olay, alınan istihbaratla önlenmiş olsa da aradan kaçanlar felaketlere sebep olmaktadır.

Terör örgütleri iş birliği içinde hareket etmekte, taşeron da kullanmaktadır. Son olaydan önce eylem olacağına ilişkin bilgiler ortada dolaşmasına rağmen engel olunamamıştır.

Örgütün, çözüm sürecinin yarattığı zafiyetten istifadeyle güneydoğu şehirlerimizde yoğun hazırlık yaptığı ve kontrolü ele geçirdiği bilinmektedir. Bununla mücadele için güvenlik güçleri büyük bir mücadele vermekte, adeta şehirleri kurtarmaktadır.

Örgüt güç ve prestij kaybetmiştir. Zafiyet içindedir. Bu nedenle eylemi ülke geneline yaymak ve özellikle başkentte gerçekleştirmek suretiyle varlığını ve ayakta olduğunu ispatlama peşindedir. Dehşetin yanında fısıltı gazeteleriyle toplumda dehşet, infial ve korku yaratarak, çözüm sürecine/müzakerelere yeniden dönme amacındadır.

Örgütün siyasi hedefi ülke içinde bir Kürt devleti kurmaktır. Irak ve Suriye'deki Kürt yönetimleriyle de entegre olarak devleti büyütmektir. Suriye'deki durum, PKK/PYD ilişkisi de bu olayların güçlü bir sebebidir.

Alınması gereken tedbirler

- Uzun bir süre, Emniyet içinde yapılanan bir grup, belirli yargıyla da iş birliği yaparak, önce TSK'nın ve cumhuriyet sevdalılarının itibarsızlaştırılmasıyla uğraşmıştır. Sonra Emniyet içinde paralel yapı olarak teşkilatlanan bu yapıyla, yani yaratılan canavarla, yine Emniyet mensupları vasıtasıyla mücadeleye girişilmiştir. Dolayısıyla gayret başka alanlara kaydırıldığından esastan ayrılınmış, kendilerinin kritik yerlere yerleştirdikleri personel görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Liyakat ve ehliyet düşünülmemiştir. Personel yetiştiren kurumlar kapatılmıştır. Bu durum zafiyete sebep olmuştur. Sorunu hem kısa, hem de uzun vadeli tedbirlerle giderici tedbirler alınmalıdır.

- Yönetim sürekli olarak yoğun bir şekilde kendilerinin iyi yönettiklerini söyleyip, elindeki bütün güçleri kullanarak algı operasyonu yapmaktadır. Yöneten kendileri olmasına rağmen, doğrudan veya yandaş medya vasıtasıyla muhalefeti suçlaması inandırıcı gelmemektedir. Bunun yerine erdemli hareket ederek özür dilemesi, daha etkin tedbirler alacağını söylemesi, topluma güvenli olacağına ilişkin moral vermesi daha doğru olacaktır.

- Gerektiği yerde ve zamanda emir komuta birliğini sağlamak ve tedbirleri etkinleştirmek için, anayasa ve yasalara uygun, olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanını, prestij kaybı veya inisiyatifi askere kaptırmak olarak görmekten vazgeçmelidir. Halen başarıyla yürütülen operasyonlara da sonuna kadar devam edilmelidir. Kesinlikle pazarlığa girilmemelidir. Çözüm süreci de artık ağza alınmamalıdır.

- Terörle mücadelede de dış politikaya önem verilmelidir.

- Başta Suriye, sonra Irak ve diğerleri olmak üzere dış politikada radikal değişikliğe gidilmelidir. Bu konuda siyaset karar vermeli, ancak siyasiler icraya müdahale ederek durumu bozmamalıdır. Özellikle Barzani'nin bağımsızlık teşebbüsünde bulunduğu, PYD'nin özerklik peşinde koştuğu, AB'nin mızıkçılık yaptığı bu safhada radikal siyasi kararlar alınması ve uygulamaların da diplomatlara bırakılması zaruri hale gelmiştir.

- Toplum duyarlı olmalı, devlet de topluma zamanında ve doğru bilgi vererek dedikodularla panik yaratılmasının önüne geçmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları