Anayasa korumasında

"Bizi bir arada tutan semboller azaldı." Bu lafı en son söyleyen Gürkan Hacır oldu. Sebebi de İstiklal Marşı'na hazırlanan tuzak. İsmail Saymaz ise olayı en önemli yerinden yakaladı; "Millî Marşımız, Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri tarafından teminat altına alınmıştır". Gerçekten de güfteye ayrı, besteye farklı işlem yapamazsınız. Mehmet Akif Ersoy'a başka, Osman Zeki Üngör'e başka uygulama mümkün değil. İstiklal Marşı da bayrağımız gibi ayrıcalıklıdır. Yani, Anayasa'nın kesin koruması altındadır. Kaldı ki, MHP'nin çıkışının Erdoğan'ın gündem değiştirme taktiğini tıkayacağından eminim. Küçük ortak ilk defa bu kadar sert itirazda bulundu. Uzun süre sonra ben de Celal Adan'a teşekkür etmek istiyorum.

Bazı konularda gerçekleri örtmek, kulağı tersten göstermek çabalarına sinirleniyorum. Korkudan kimse "Kral Çıplak" diyemiyor. Oysa son ayların ağzı iyi laf edenlerinden İsmail Saymaz apayrı konumda. Verdiği şu örneklere bakın:

* Eğer yeni İstiklal Marşı bestelenirse bu Dombra -Uğur Işılak'ın intihali- olarak kalır.

* Türkiye "İki millî marşı olan ülke" haline dönüşür. Ak Parti'liler yeniyi, ötekileri eskiyi söylerler.

İsyan gibi

Öte yandan Manisa'nın MHP'li belediye başkanı Ak Parti'den sıkıntılarını dile getirdi. "Yukardaki uyum tamam da, aşağıda durum böyle değil" demesi gündeme düştü. Öncelikle İller Bankası'nın Ak Partili belediyelere kesintisiz verdiği tahsislerin kendilerine uygulanmadığını anlattı. Ardından şehrindeki Ak Parti il başkanını şikayet etti. Durum "örtülü koalisyon"u bozmaya kadar gider mi? Hiç sanmıyorum. Balgat'ta oturanlar, daha önce deklare ettiler; "İş birliğimiz 2024 sonuna kadar devam eder". Meclis garantisini aldılar. Artık hedef "Hazine yardımı". Kim ne koparırsa. Bir zamanların "yavru muhalefet"i aynı şeyleri söyleyip duruyor; "Ne verirsen elinle, o gider seninle". Bir kırıntı muhalefet daha var. Devamlı aynı şeyi tekrarlayıp duruyor; "Allah ne muradınız varsa versin".

Bütün bu gelişmeleri gördükçe Temel Karamollaoğlu gözümde iyice büyüyor. Kendisini canıyürekten tebrik ediyorum.

***

Gerçek bilgililer

NTV'nin Bugün Yarın'ında üç donanımlı ilahiyatçı izledim. Hasan Onat, Emre Dorman ve Ali Köse. Dinde reform tartışmalarına açıklık getirdiler. Birleştikleri "Kur'an'ın esas olduğu" idi. Mevcut ihtilafın sadece sünnetlerde olduğu vurgulandı. Bazı tarikat ve cemaatlerin vatandaşı bilgilendirmeme çabasına da değinildi. Bunun arkasında "dini bizden öğrenin"in yattığı dile getirildi.

Ali Köse'nin "İlahiyat Hocasına nerede ve nasıl namaz kılınacağı dersini veren adam örneğini" ağzım açık dinledim. Köse'ye göre bir başka din uzmanı Ali Özek'in ünlü çalışması -Medreseden Üniversiteye- tam tersine çevrilmeye çalışılıyor.

Cami avlusunda satılan yalan yanlış tefsirlerle millet bugünkü konumuna getirildi. Üç öğretim üyesinin diğer önemli konusu ise İslamiyet'in doğru tefsirlerle öğrenilebileceği idi. Mesela Elmalılı Hamdi Yazır'ınki en doğru ve başarılı olan.

***

Bir büyük adam

Türkiye 1971 Akdeniz Oyunları'nı gerçekleştirdiğinde bu ilk uluslararası organizasyon başarımızdı. "Beceremeyiz" ve "tesisler yetişmez" karalamaları arasında bu işten alnımızın akıyla çıktık. Halkapınar'daki Olimpik Atatürk Stadı ile diğer tesisler açılışa zamanında yetişti. Yüz akımız oldular.

Bu işin en tepesindeki isim Turgut Atakol'du. Kendisini tanıma bahtiyarlığına erişenlerdenim. TMOK -Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi- başkanı olarak her yere yetişti. Atakol aralarında İsmail Hakkı Güngör, Fuat Erler, Haluk San ve sevgili ağabeyim Erdoğan Arıpınar'ın da olduğu ekip arkadaşlarıyla uyum içerisinde çalıştı.

Çok yönlü

Geçmişi, kürekten basketbola pek çok spor dalında başarılarla dolu Atakol'u daha iyi tanımanız için birkaç örnek vereceğim. Galatasaray kürek takımının 4'lüsünün -dümencili- kaptanıydı. Kabataşlılar ekibini olduğu gibi transfer ederek basketbolun yenilmez armadasını kurdu. Yalçın Granit'li bu ekip İtalyanları yenecek kadar ileri gitti.

Spordaki kardeşliği daima ön planda tuttu. Altan Dinçer gibi efsaneyi "onların ihtiyacı var" diyerek Fenerbahçe'ye yolladı. Böylece basketbolda da ezeli rekabeti sağladı. 1984 yılında başkan Samaranch'ın isteği üzerine Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne alındı.

Atakol'un dünya hakemleri için yazdığı "Basketbol Hakemleri Tekniği" kitabı dalında bir ilktir. Hâlâ okunur. Büyük ustanın anıldığı programların birincisi TRT Spor'daydı. Orhan Ayhan'ın yanında iki kişi daha gördük. Kızı Semra Atakol Kasapoğlu ile spor tarihçisi Oygur Yamak. Atakoğlu ile ilgili hazırlanan "Sporun Efendisi" adlı kitap da tanıtıldı. Özellikle konulan ismi çok beğendim. Bu gerçeğin tam ifadesi.

Yazarın Diğer Yazıları