Anastasiadis bildiğini okuyor, savaş istiyor!
Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs etrafında ve Doğu Akdeniz'deki gerginlik yaratan ve Türkiye ile Kıbrıs Türklerinin haklarını gaspa yönelik eylemleri tüm uyarılara rağmen devam etmektedir. Rum tarafının enerji politikalarını ileriye taşıma ısrarı ile gerilen ilişkilerin sıcak bir çatışmaya dönüşmesi an meselesidir. Rum-Yunan ikilisinin; üyesi oldukları AB, son dönemde sıkı ilişkiler içerisine girdikleri, gerek Kıbrıs ve gerekse de Yunanistan'da yeni üsler açılması için her türlü imtiyazı vermeye hazır oldukları ABD, ikili askeri ve ticari anlaşmalar yaptıkları Mısır ve İsrail'e güvenerek Türkiye'ye kafa tutma girişimleri hayra alamet değildir.
Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin sismik araştırma gemisi Barbaros Hayreddin Paşa'nın Kıbrıs adasının batısına doğru harekete geçmesi Atina ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni alarma geçirdi. Bölgeye gönderilen Yunan fırkateyni Türk araştırma gemisini taciz etmeye kalkıştı. Taciz Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarının zamanında müdahalesi ile engellendi. Bilindiği üzere Türkiye bir süre önce söz konusu alan dahil olmak üzere geniş bir alanda Navtex ilan etmiş ve burada 1 Şubat 2019'a kadar sismik araştırma yapacağını duyurmuştu.
Hatırlanacağı üzere 10 Ekim tarihinde Yunanistan Başbakanı Çipras, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es Sisi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile beraberindeki heyetler Girit Adası'nda 6'ncısı düzenlenen üçlü zirvede bir araya gelmişti. Zirve dolayısı ile yapılan açıklamada, Rum Yönetimi-Yunanistan ve Mısır arasında devam eden Münhasır Ekonomik Bölgeyi (MEB) belirleme konulu teknik müzakerelerin tamamlandığı ve 3 ülke liderlerinin yıl sonundan önce bu yönde nihai anlaşmayı imzalayacakları ifade edilmişti. Rum-Yunan-Mısır üçlüsünün Türkiye'nin uyarılarını dikkate almayarak, Türkiye'nin haklarını gasp girişimini ileri götürmeye kalkmaları durumunda Doğu Akdeniz'de sıcak bir çatışmanın çıkması işten bile değildir.
Tehlikeli adımlar
Rum Dışişleri ve Ticaret eski bakanı Nikos Rolandis, Simerini gazetesinde yer alan söyleşisinde Anastasiadis'in son dönemdeki tehlikeli adımlarının tespitini yaparak uyarıda bulunmuştur. Rolandis, Türkiye'nin tek yanlı olarak ilan edilen sözde Rum Münhasır Ekonomik Bölgesindeki hareketlerinden ötürü ciddi endişesini belirterek, Kıbrıs sorununun çözümüne kadar, enerji programının geçici olarak ertelenmesi konusundaki önerisini yeniden gündeme getirmiştir. Rolandis, durumun ciddiyetini kavramıştır ve Türkiye'nin enerji konularında sonuna kadar gidebileceğinden korktuğunu da açıkça dile getirmiştir.
15 Ekim tarihinde BM Genel Sekreteri Guterres, Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesine Kıbrıs raporunu sunmuştur. Rum tarafı raporun geneline olan memnuniyetini dile getirirken, Guterres'in doğal gaz konusunda yaptığı atıftan memnun kalmamıştır. Guterres raporunda "2018'in son çeyreği için planlanan yeni keşif sondaj turları, yenilenmiş gerilimlere yol açabilir ve taraflar arasındaki diyaloğu önemli ölçüde karmaşıklaştırabilir" uyarısında bulunmuştur. Guterres, birçok Batılı liderin tersine, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yine sözde Münhasır Ekonomik Bölgesindeki(MEB) faaliyetlerine devam etmesinin sağlanması gerektiğini söylemezken, yerine Kıbrıslı Türklerin adanın hidrokarbonları üzerindeki iddiasını kabul ederek "Kıbrıs'ta ve çevresinde bulunan doğal kaynaklar her iki topluma fayda sağlamalı ve tüm ilgili tarafların karşılıklı olarak kabul edilebilir ve kalıcı bir çözüme doğru ciddi bir şekilde çalışmasına güçlü bir teşvik sağlamalıdır" diye objektif ve ada gerçekleri paralelinde saptamada bulunmuştur. Hafta başında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Rum tarafını uyaran açıklamalarda bulunmuş, önceki gün de Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Kıbrıs'ta, Ege'de ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye rağmen atılacak hiçbir adıma ve oldubittiye asla müsaade edilmeyecektir. Ege ve Akdeniz'de Türkiye ve KKTC'nin yer almadığı bir projenin yaşama şansı olmadığını herkes bilmeli ve bölgeyi tehlikeye atacak provokasyondan herkes vazgeçmeli, kaçınmalıdır" diyerek Türkiye'nin ciddi uyarılarına bir yenisini daha eklemiştir.
Bütün bu uyarı ve iyi niyetli yaklaşımlara rağmen Rum tarafı ortamı germeye ve kriz çıkarmaya çalışmaktadır. Rum-Yunan ikilisinin bela aradığı kesindir. Anlaşılan bunlar Osmanlı tokadını, Türk şamarını bayağı özlemiştir ve tahrikleri devam ederse başlarına gelecek vardır.