Anaların gözyaşı
Türk’e ait her ne varsa bunu gereksiz gören Potamyalı arkadaş, ülkeye yeni bir yurttaş yaratacak eylemlerin peşinde olmayı sürdürüyor. “Öcalansız ve PKK’sız olmaz” diyerek analara gözyaşı akıtanları kendi görüşüp bağrına basarken, ülkenin ana muhalefetiyle meclisin üçüncü büyük partisine İçişleri Bakanını gönderiyor.
Anaların gözyaşlarını dindirmek gerekçesi altında analara kan ağlatanları, evlatlarına pusu kurup en sevdiklerini kalleşçe elinden alanları, bir çırpıda bağrına basan aynı arkadaş, aynı hoşgörü ve sevgiyi yıllarca şehit analarından esirgemiş ve esirgemeye devam ediyor.
Türk lafını ırkçılık sayanlar Kürt lafını mesele haline getirerek, bir de içeriği olmayan “demokratik açılım” adı altında önce ülkenin yer adlarından başlayarak ötekileştirmeye çabalıyor.
Türk olmayı din dışılık, ırkçılık sayarken Kürtçülüğü bütünleştiricilik sayan bu kafanın zihninde Türkiye, lideri Amerika’da bulunan bir cemaat tarafından çoktan “Abant toplantıları bağlamında” açılıp saçılarak dağıtılmış bile.
Cemaatin gazetesi, dağlarda taşlarda Türk adına tahammül edemiyor ama Kürt açılımına besteler düzüyor, Abantvari toplantılar düzenliyor, Kuzey Irak’ta konferanslarla ayrışmayı organize ediyor.
Ulusalcı/milliyetçi kavramına asla tahammül edemiyor ama Kürtçülük ile kol kola olmayı barış sayıyor. Öyle ise, Sevr’de yarım kalan bölüşümün devamını kimin nasıl getireceği belli olmuştur. Toplumu dini değerleri kullanarak yumuşak bir üslupla, sözde bilimsel toplantılarla cemaatçi medya ikna edecek, siyasal iktidar da gereğini yaparak açılımı sağlayacaktır.
Gerekçe bellidir: Anaların gözyaşları.
Anaların gözyaşları içeriği çok duygusal ve aynı zamanda vicdani bir kavramsallaştırmadır.
Anaların gözyaşları duygusallığını toplumsal vicdana taşıdınız mı, PKK ile görüşmeniz toplumsal meşruiyet kazanacaktır. Artık katilin elini sıkar, onları Abant bağlamında geliştirilen cemaatçi aklın kör kandiline kanarak “anayasal vatandaşlık” statüsünde bağrınıza basabilirsiniz.
Anayasal vatandaşlık lafını geveleyen profesöre de ayrıca sormak lazım; Hâlihazırda nasıl bir vatandaşız; Anayasal vatandaş değil de köle miyiz?
Elbette köle değiliz ve hepimiz mevcut anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yasalar karşısında eşit hür kabul ettiği yurttaşlarıyız.
Anaların gözyaşı tarihin her sürecinde vardı. Kurtuluş Savaşını kazanan anaların da gözyaşı vardı. Çanakkale’yi kazanan Mehmetçiğin de.
Şimdi PKK ile el sıkışmak için anaların gözyaşlarını öne sürenler, Kurtuluş Savaşını kazanarak Türkiye Devletini kuran analara karşı hangi vicdani sorumluluğu duyuyor? Kuvay-i Milliye analarının, sırtında mermi taşıyan Anadolu kadınlarının ülkesini kime nasıl bölüyorlar?
Kuvay-i Milliye analarının dağlara taşlara yazdığı, tarihe kazıdığı Türk adını ne yapmak istiyorlar? Milli Mücadelenin getirdiği kardeşlik bilincini niçin “kültürel haklar” bağlamında ayrışmaya döndürüyorlar?
“Nurşinlerle” , “Potamyalarla” geriye dönerek, “asılında siz başkasısınız” mesajlarıyla yeniden kültürel işgale tabi tutuyorlar.
Anaların gözyaşı, özde Kuvay-i Milliye analarının gözyaşıdır. Vatanı kuran da kurtaran da, esarete göğüs gerip, yokluğa ve yoksulluğa tahammül eden de onların gözyaşlarıdır.
Türk yurdunu ve Türk-Kürt kardeşliğini ortadan kaldıranlar asıl şimdi anaların gözyaşlarını yok saymaktadır.
Anaların gözyaşı ve yüreği karıldıkça toprak vatan olmaktadır. Anaların gözyaşını isteyenler özde vatanı istiyor bilesiniz.