“Amerikan tuzağına düşmeyelim!”

Irak’ta Şii lider Mukteda Essadr, 23 Nisan 2010 günü Cuma namazı sırasında Şii camilerine düzenlenen bombalı saldırılarda 72 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak, “Kışkırtılarak Amerikan tuzağına düşmeyelim, camilerimizi koruyalım” dedi.
Essadr, böylece, El Kaide markalı eylemlerle ABD’nin Şii ve Sünnileri birbirine düşürmek istediğini, camileri bombalatan asıl gücün ABD olduğunu bildirmiş oluyor!
***
Savaş sırasında cami bombalamayı, Batılı ülkelerin askerleri, bir Hıristiyanlık ritüeli gibi algılıyor ve kutsal bir iş yaptıklarını zannediyor. Sırpların Bosna’da yaptıkları gibi..
Sadece askerler değil elbette.. 24 Temmuz 1975’te Süleyman Demirel’in başbakan olduğu Türkiye, ülkedeki bütün ABD üslerine el koymuştu. ABD’de Rum lobisi çığırtkanları, “Türkler Kıbrıs’ta, Ermeniler’den sonra ikinci bir katliam yapıyor” demekteydi. Bir senatör, Sultanahmet Camii’nin bombalanmasını istemişti.
Esasen ABD Başkanı Bush da Afganistan ve Irak işgaline başlarken harekatın bir Haçlı Seferi olduğunu söylemişti.
Bu itibarla, camilerin bombalanması gibi eylemleri içeren Balyoz Harekat Plânı diye bir plân varsa, bu planı kim hazırlamış olursa olsun, arkasında ABD’yi aramak gerekir.
***
Daha önce de hatırlattığımız gibi Türkiye’deki camilerin bombalanması senaryosu ABD patentlidir.
30-31 Mayıs 1998 tarihlerinde ABD’de Amerikan Ulusal Savunma Enstitüsü bir toplantı düzenledi. Eski CIA Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller ile ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Dairesi görevlisi Prof. Henry Barkey, toplantıda senaryolarını açıkladılar.
Senaryoya göre “Kahramanmaraş, Sivas, Erzincan, Kayseri ve Çorum’da cuma namazında camilerde bombalar patlayacak. Ayaklanan halk, valiliklere, kaymakamlıklara yürüyecek. Polis halkın önüne geçemeyince askeri birlikler devreye girecek. Laik-anti laik, Alevi-Sünni çatışması patlak verecek. Ağırlıklı olarak Sünnilerin safına geçen polis, askeri birliklerle çatışmaya girecek. Radikal İslamcılar, ayrılıkçı Kürtlerle birleşerek orduya karşı silâhlı mücadeleye başlayacaklar. Orduda çözülmeler baş gösterecek”ti
***
CIA’nın benzer senaryoları 12 Eylül öncesinde de Kahramanmaraş, Malatya, Çorum, Hatay gibi illerimizde sahneye koyduğunu hatırlatmıştık.
Bu sebeple, savcılar, polis ve istihbarat, bu tür olayları veya senaryoları araştırırken, dış bağlantılarını ihmal etmemelidir.
Irak’ın her gün yaşadığı olaylar gözümüzün önünde iken önce bu tür senaryolar yazıp sonra da bunları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mal ederek Türkiye’yi çözmek girişimini gözden kaçırmak, başka bir niyet yoksa tuzağa düşmektir.
Denilebilir ki, Danıştay saldırısı gibi eylemler ortada, failleri belli, hâlâ dış parmak aramak, içerdeki güç odaklarını gözden kaçırmak değil midir?
Zaten dünyanın hiçbir istihbarat servisi, Türkiye’de devlet kadroları içinden işbirlikçi bulmadan en küçük bir eylem yapamaz.
Fakat arkada uluslararası bir akıl varsa eylem ya irticaya yüklenir ya PKK ya da sol veya sağdaki bir başka örgüte! Bu arada eylemi üstlenen kampa göre karşı taraf oluşur, bir kısır döngü başlar, en sert tepkiyi gösteren “En kahraman Rıdvan”lar toplum tarafından el üstünde tutulur. Halbuki bunlar da plânlanmış veya öngörülmüş tepkilerdir! Hepsi senaryoda tasarlanmıştır!
Bu sebeple, Danıştay saldırısının arkasındaki güç odaklarının ortaya çıkarılması
Türkiye için bir bekâ sorunudur.

Yazarın Diğer Yazıları