Aman "ittifak" yorulmasın

Faruk Çelik'in, "Teknik Bilimler diplomasını yırtıp atsa yeridir" dedirten matematik hesabıyla ortaya attığı "yüzde 40+1" teklifinin "bireysel" olduğuna kim inanır?

Kadir İnanır!

***

Son iki seçimi, yaşanan tartışmalarıyla birlikte dikkatle irdelemiş de… Türkiye sosyolojisi ve ekonomisi %50 artı 1 oy yükünü çekemezmiş de…

Bu son iki seçimin meselesi değil ki sadece; "Yüzde 50'yi evde zor tutuyorum"larla ifadesini bulan, üzerinde uzun yıllar çalışılmış, sistematik bir cepheleştirme serüvenin neticesi. Ve hepimiz biliyoruz ki, İstanbul "kale"si düşmeseydi, Ankara'daki "saltanatvari düzen" çökmeseydi; İzmir olmazdı ya, Adana'dan, Mersin'den, Hatay'dan hiç değilse biri muhalefetin elinden söküp alınabilseydi, iktidar mahallesinden hiçkimse, bu -aslında sahiden de sağlıksız- kamplaştırmanın kime, ne yüklediğiyle zerre ilgilenmeyecekti.

Bu sebepten dolayı "Türkiye sosyolojisi", "halk", "seçmen" yahut yaşanan debdebe, şatafat, israf ve lakaytlığa bakınca "ekonomi" olmadığına göre sakın "ittifak" olmasın asıl dinlendirmek, nefes aldırmak, rahatlamak istedikleri!

***

Öyle ya, tam 14-15 yıl boyunca aralıksız sayıp sövdüğün, sana sayıp sövmüş bir siyasi organizasyonla suni bir "mıç mış"laşma içine girdin.

İdeolojik karşıtlık yahut siyasi iktidar-muhalefet kavgasının çok ötesinde kişiselleşmiş bir davanın bulunduğu, milyonlarca insanın önünde "mahrem"ini hedef aldığın, "zürriyet"ini diline doladığın, milyonlarca insanın önünde "mahrem"ini hedef alan, senden Allah'ın emri peygamberin kavliyle değil, en ağır yasa hükümleriyle, cezaevine göndermek değilse bile hakim önüne hem de şimdi "FETÖ" dediğin yapıyla iltisaklı hakimlerin önüne çıkarmak üzere oğlunu isteyen kişiyle "kankacılık" oynamak durumunda kaldın.

Sair zamanda vampirlikle eş tuttuğun bir dünya görüşüne sahipmişsin rolü oynadın.

Kaderini, dinini, imanını dahi sorguladığın insanların insafına bıraktın.

Başının üstünde sallanıp duran bir "bozarım ha" kılıcı; işten bile değil düşse zaten pamuk ipliğine bağlı olan zoraki ittifakı parçalaması.

Yormaz mı?

"Eeeeh bozarsan boz" desen, kılıçtan kaçarken kalaşnikoflara, EYP'lere, Kannaslara toslayacaksın!

Yorulmakta haklı, sebebi yine kendin değilmişsin gibi davranmakta ve bunu gizlemek için başvurduğun yollarda haksızsın.

Mavi boncuk…

---

İktidara "40+1" formülü aratacak kadar illallah ettiren, yeni açılımlar deneten, kendi ittifakından ümidi kesince rakip ittifaka operasyon çektiren sürecin sonunda, "İP" gitmiş yerine "İYİ Parti" gelmiş yandaş medyada…

Tek o mu…

AK Parti Grup Başkanvekili'nin ağzından da mavi boncuk damlıyordu dün TBMM'de verdiği röportajda:

- İYİ Parti ne istediği, ne söylediği konusunda net…

- İYİ Parti'nin milliyetçi, vatansever mensupları…

- İYİ Parti'li milletvekilleri, yöneticiler de HDP'yle yan yana gelmek istemiyor…

Ne oldu? Daha iki gün önce "HDP'yle aranıza mesafe koymadınız" diye iskemlesini tekmeliyordu "yargısız infaz"la görevli medya elemanlarınız ekranda! "Su sayaçlarını PKK'ılara okutacak adayı desteklemek"le suçluyordunuz!

3 gün bile yatmayacak

---

"Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının Ergenekon'la birleştirilmesi kararını alan, Hizbullahçıların serbest kalmasını sağlayan kararı alan, "Sayın Öcalan" demenin "ifade özgürlüğü" olduğu kararını alan, Ergenekon ve Balyoz davalarında avukatların " dijital verilerin tek başına delil sayılamayacağı" itirazları yaptığı günlerde, bir başka davada dijital verileri delil sayan kararı alan, Balyoz avukatlarının "savunma haklarının kısıtlandığı" gerekçesiyle davayı "boykot" ettiği günlerde, bir başka davada "avukatsız yargılama yapılabileceği" kararını alan, 361 sanıklı, binlerce klasörlük Balyoz Davasını, hükmün açıklanmasından tam bir yıl sonra sonuçlandırırken, tek kişilik Fetullah Gülen dosyasını 3 yıla yayan, nihayetinde de kumpası onaylayan" Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin eski başkanı Ekrem Ertuğrul'a, "FETÖ'ye yardım"dan 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi.

Sadece Balyoz sanıklarının tutukluluk süreleri pay edilse, kişi başına 3 gün bile ceza çekmiş olmayacak!

Helalleşmiş mi oldunuz?

---

Terörist olmakla suçladığın, tertemiz boynunda bu yaftayla cezaevine attığın onurlu bir subayını, toprağa "askeri törenle" uğurlayınca onunla "helalleşmiş", ona olan borcunu ödemiş sayılır mı bir "devlet"?

Bence sayılmaz.

Türkiye Cumhuriyeti, Soner Polat'a ve onun gibi kumpas şehidi olan, kumpas gazisi olan, kumpasla rütbesi sökülen nice subaya olan borcunu ödemek istiyorsa, uzun vadede elbette onların kendilerini siper ettikleri "milli devlet"i yeniden inşa etmeli ama kısa vadede de en azından katillerini, mağduriyetten beslenemeyecek kadar "adil yargılamayı" ve layığıyla cezalandırmayı becerebilmelidir!

Yazarın Diğer Yazıları