Amaca ulaşmak için her yola başvurabilirler!
Anayasa Mahkemesi eski raportörü ve Demokratik Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can’ın “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımayın. Anayasa değişiklikleri konusunda mahkemeden ne karar çıkarsa çıksın, referanduma gidin, bu kararı yok sayın” sözleri, Türkiye’deki siyasi gözü dönmüşlüğün ne kadar tehlikeli boyutlara vardığını gösteriyor.
Demek ki bu kadronun, hedefe ulaşmak için çiğnemeyeceği hiçbir hukuk kuralı yoktur. Bu bakış açısı, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini tehdit etmektedir. Çünkü hukuk tanımazlık, anarşi demektir. Hükümete, kendisinin görev yaptığı mahkemenin kararını tanımamayı tavsiye eden bu zihniyetin darbe yapmaktan ne farkı var?
* * *
CHP’li Atilla Kart, Burhan Kuzu ve Bülent Arınç’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları hukuk dışı baskının ardından raportör Osman Can’ın sözlerinin münferit olmaktan öte, organize bir şekilde hukuku yok etmek, yargıyı yok saymak adına yapılmış açıklamalar olduğunu söyledi. Kart, “Can’ın sözlerini bir intihar komandosunun saldırısı gibi görüyorum” dedi.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Can hakkında derhal soruşturma açılması gerektiğini vurgulayarak “Bir defa hukuk bilmiyor. Eğer hukuk bilse şunu söyler: Bir defa referandum bir seçim faaliyetidir. Seçim hükümet tarafından yönetilmez. Yüksek Seçim Kurulu tarafından yönetilir. Bu zatın burada oturamayacak nitelikte olduğu anlaşılıyor” diye konuştu.
Anayasa hukukçusu Prof. Ülkü Azrak ise “Hükümet bu kararı yok sayarak referanduma giderse ne olur” sorusuna “Eğer böyle bir şey olursa ülkede tam bir hukuk ve devlet kaosu olur. Böyle davranan bir hükümet artık hükümet olmaktan çıkar” cevabını verdi.
YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan da “Sivil darbe ruhunun izlerini taşıyan bu düşüncenin, savunulabilir hiçbir yanı yoktur. Bir yandan demokrasiden, hukuk devletinden söz edip, diğer yandan yürütme organını yargı kararlarını tanımamaya çağırmak, tek kişi otoritesinin kabulünün ön açıklamasıdır” dedi.
* * *
Aslında bu yaklaşım tarzının teorisyeni Makyavel’dir. Ana çizgisi “Amaca ulaşmak için her araç yasaldır!” fikridir.
Bu yolda ahlâki, hukuki ve dini bir sınır tanımaz. Her türlü kötülüğe, “devletin veya halkın yüksek menfaatlerini korumak” adına izin verir.
Makyavel’e göre din, ahlâk ve hukuk devlete bağlıdır. Amaca ulaşmak için devlet bunları alet olarak kullanmalıdır.
Makyavel, “Bir ülkeyi ele geçiren kişi, uygulamak zorunda olduğu sert yöntemleri her gün tekrarlamamak için, bunları tasarlamalı ve bir anda hepsini uygulamalıdır. Kötülükler tekrarlanmayınca halk güvenlik kazanır ve hükümdara bağlanır, Yapılacak bütün kötülüklerin bir anda yapılması gerekir. Böylece daha kısa zamanda duyulacağı için daha az acı verir. Buna karşılık iyilikler azar azar yapılmalıdır. Böylece tadına daha iyi varılır.
Yurttaşların yardımıyla hükümdarlığa gelen hükümdarlara sivil hükümdar denir. Bunun için değerli ya da şanslı olmak gerekmez, kurnaz olmak yeter.
Akıllı hükümdar, yurttaşlarını her zaman ve her durumda kendisine muhtaç bırakmalıdır. Onların sürekli olarak bağlılığını sağlayacak tek yol budur.”
* * *
Bu politika tarzı, size tanıdık gelmiyor mu?
Şu anda Türkiye’de tasarlanmış kötülüklerin hepsi birden uygulamada değil midir? Kendisinin Osmanlı padişahları ile kıyaslanmasını isteyen Tayyip Erdoğan, yurttaşları partisine muhtaç hale getirmemiş midir?